Ukrayna’daki savaş giderek büyüyor ve geniş bir etki alanına sirayet ediyor. Kısa bir süre öncesine kadar, 21. yüzyılda Avrupa’nın göbeğinde nükleer santrallere yönelik saldırılar düşünülebilir miydi? Çatışmalar yarın dursa bile şimdiden yarattığı şok dalgasının etkileri uzun ve sarsıcı olacak. Türkiye, 2022’yi enflasyonla sıkı mücadele yılı belirlemiş ve istihdam yaratacak büyümeye odaklanmıştı.
Yükselen gıda ve hammadde fiyatları, korkunç seviyelere ulaşan enerji maliyetleri, lojistik sorunlar ve savaş psikolojisinin turizm sektöründeki yıkıcı etkileriyle karşı karşıyayız. Talebin her geçen gün artması, enerji arz güvenliğini en stratejik gündem maddelerinden birine dönüştürdü. İthal kömürün ton başına fiyatı, 2019’a kıyasla yaklaşık yüzde 400 artış gösterdi.
2019 başında ton başına 50 dolar olan ithal kömür maliyeti 2022 mart ayında 415 dolara yükseldi. Doğalgazın megawatt saat (MWh) başına fiyatı, 2019’un başındaki seviyelere göre yüzde 765 artarken, 21 Euro olan fiyat 2022 yılı mart ayında 163 Euro'ya ulaştı. Yükselen petrol ve doğalgaz fiyatları etkisiyle, BOTAŞ’ın doğalgaz ile elektrik üreten santrallere uyguladığı tarife de artış gösterdi.
2019 senesinin başındaki düzeye kıyasla, tarifede yüzde 380 artış oldu. Geçen yıl yaşanan kuraklık, elektrik üretimindeki kurulu gücün yüzde 32’sine yakın bir payına sahip olan hidroelektrik santral üretimlerini olumsuz etkiledi. Artan ithal kömür ve doğalgaz fiyatlarının etkisiyle, Avrupa’da elektrik fiyatları, yaz aylarında önceki senenin üç katına kadar çıkıp 280 Eur/MWh seviyelerine ulaştı.
YERLİ KAYNAKLAR
Tüm bu veriler enerjide yerli kaynaklarla üretimin hassasiyetini bir kez daha ortaya koyuyor. Doğa ve sürdürülebilir gelecek açısından yenilenebilir ve alternatif enerji kaynakları en ideal çözüm fakat bu enerji türleri henüz arz güvenliğini tam olarak sağlayamıyor. Türkiye de dâhil olmak üzere ülkeler, ithalata ihtiyaç duymadan yerli kaynaklarla enerjinin sürdürülebilirliği için yeni planlar arayışında.
Projeksiyonlar, enerjideki arz güvenliğinin henüz bütünüyle alternatif kaynaklarla çözülemeyeceğini gösteriyor. Yenilenebilir enerjinin toplam içindeki payı yüzde 20’lere kadar yükselmiş durumda. Ancak yüzde 80’i hâlâ kömür, doğalgaz ve nükleer enerji santralleriyle üretiliyor. Arz güvenliği için kömür santralleri bir tür sigorta gibi görülüyor ve yapılan tahminler gelecek 20 yıl içinde de bu niteliğini koruyacağını gösteriyor.
Öyle ki 2021’de kömürden elde edilen elektrikte hem ABD hem de Avrupa Birliği’nde yüzde 20’lik bir artış yaşandı. Almanya Başbakan Yardımcısı ve Yeşiller Partisi eski Eş Genel Başkanı olan Robert Habeck, “Önlem olarak ve en kritik duruma hazırlıklı olmak için kömürle çalışan santral işletmelerine izin vermemiz gerekebilir” dedi. Türkiye’de elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerini düzenlemek amacıyla 1 Mart 2022’de Maden Yönetmeliği’nde bir değişiklik gerçekleştirildi.
Bu düzenleme, yalnızca mevcut elektrik üretim tesislerini kapsarken, etkilenmesi muhtemel alanlarda zeytin ağaçlarının taşınması gibi çalışmalar da Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sıkı izin ve denetimine tabi olacak. İlgili şirketler, tutmayan, zarar gören zeytin ağaçlarının beş mislini dikmekle sorumlu olacaklar. Geleceğimiz için son derece önemli olan doğayı korurken gerçekçi çözümlerle enerji arz güvenliğini de sağlamak zorundayız.