Ahmet Misbah Demircan, İstanbul’un tarih ve kültür mirası açısından en zengin ve köklü ilçelerinden Beyoğlu’nda üç dönem belediye başkanlığı görevinde bulunmuş, bu süreçte ilçenin kültür sanat başlıklarında uluslararası etkinliklerde de duyulmasını sağlamıştı. O zaman diliminde İstiklal Caddesi’ndeki restorasyon projelerinden Taksim Meydanı ile ilgili konulara kadar toplumun her kesiminin dahil olduğu dinamik bir süreç yaşanıyordu. Misbah Demircan, sonraki dönemde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı’nı yürüttü. Ankara’da Bakanlık’ta gerçekleştirdiğim ziyarette kültür yolculuklarını, kütüphaneleri ön plana çıkarmak istediklerini anlatmıştı. Gerçekten geride bıraktığımız dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda bu konuda dikkat çeken adımlar atıldı. Ahmet Misbah Demircan’ın adı, sözünü ettiğim alanlardaki birikimi ve tecrübesiyle son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için de geçiyor. Kuşkusuz nihai kararı, İstanbul’un yeniden kazanılmasını kritik bir öncelik olarak gören Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek. Bu süreçte partisinin yetkili kurullarıyla istişarelerin yanında kamuoyunda oluşacak algılar ve muhtemelen anketleri göz önünde bulunduracak. Kısa süre önce Ahmet Misbah Demircan ile Galataport’da bir kahve içtik. Adaylık ihtimalleri konusundan bağımsız olarak bir sohbet gerçekleştirdik. Ahmet Misbah Demircan’a önemli bir ilçesini bu kadar uzun süre yönettiği şehri nasıl gördüğünü sordum.
Şunları söyledi:
“İstanbul’un kadim misyonunda uluslararası ticaret var. Tarihi kökleri binlerce yıl ötesine giden kazılarda, örneğin Yenikapı’da görüyoruz. Bir yandan Asya diğer taraftan Avrupa, kuzeyde Karadeniz ve güneyde Akdeniz’in buluşma noktası. Jeopolitik konumu, ticaretin yanı sıra bağlantılı olarak finansı, turizmi, entelektüel aklı, sanatı ve zanaatı da beraberinde geliştirmiş. Bu çok yönlü ihtiyaç hoşgörüyü zorunlu kılmakta. Ötekileştirmeden bir arada iyiliği ve faydayı hakim kılabilmek. Bu ihtiyaçlar 1453’ün de ruhu aslında. Atalarımız, bu şehrin ihtiyaçlarına liderlik etmiş, dünya barışına katkı sunmuşlar. Bugün de Türkiye’yi yöneten kadrolar bunu yapmakta. Bu ruhu yaşatmak da insanları mutlu ettiği kadar şehrin ana dinamiklerini, insan kaynağını, yaratıcı aklı, sanatı, zanaatı, tasarımı, mimariyi, modayı ve tüm yaratıcı endüstriyi güçlü kılmaktan geçiyor. Turizm İstanbul’un vazgeçilmezi. Özellikle tarihi mekanları olan, eski Eminönü, Beyoğlu, Eyüp ve Boğaziçi’ndeki tüm ilçeler turizme hizmet verecek şekilde geliştirilmeli. Beyoğlu’nda yapılan uygulamalar son derece doğru. Bu şehir, insan kaynağı, sanatı ve sahip olduğu diğer dinamik potansiyelleriyle sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın lokomotif merkezlerinden biri olmaya devam etmeli. Burası 24 saat yaşayan, dünyanın en dinamik şehri. O nedenle kentsel dönüşüm deprem odaklı olmakla beraber, eğitim, sağlık, ulaşım ve otopark trafik konularını da çözerek yaşam kalitesini artıracak şekilde hayata geçirilmeli.” İstanbul sorunları ve zorluklarının yanında sunduğu fırsatlarıyla sıra dışı bir şehir. Kaynakların verimli kullanılması ve doğru bir vizyonla yönetilmesi durumunda gelecekte yaşam kalitesi ve dünyadaki algısı olumlu yönde gelişebilecek dev bir metropol. Seçime giden süreçte farklı vizyonların kamuoyunda nasıl etki bırakacağını hep birlikte izleyip göreceğiz.