Kur, faiz kararlarının da etkisiyle daha önce görülmemiş bir hızla tırmanırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının hemen sonrasında çok ilginç bir gece yaşadık. Bir benzerine tanık olduğumuzu hatırlamıyorum. Kurun tırmanış ve çakılış seviyelerine bakılırsa dünyada bile pek örneği olduğunu sanmıyorum.
Son 1.5 ayda görülmemiş seviyelere tırmanan döviz kurları hepimizi ağır şekilde fakirleştirme yolunda ilerlerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok dikkat çekici bir konuşma yaptı. Bir dizi önlem açıkladı. Bunlar arasında en fazla öne çıkan dövize endeksli mevduat seçeneğiydi. Gelişmeleri nasıl yorumladığımı özetlemek istiyorum:
1- Kurdaki anormal yükselişin önünü kesecek hamleler memnuniyet verici. Kanımca, en az bunun kadar önemli olan, kalıcı ve kapsayıcı reformlarla Türkiye’nin kırılganlıklarının aşılmasıdır. Belirsizlikleri aşacak her adım anında karşılık buluyor. Güven, en kritik başlık.
2- Hukuk devleti ve demokrasi niteliğinin güçlenmesi ülkemizin risk primlerini düşürür. Türkiye’nin üretim kapasitesi ve esnekliği yüksek. Tedarik zincirinde Çin’e alternatif arandığı ortamda Türkiye mutlaka öne çıkan oyuncu olmalı. Ama ucuz işgücü değil, teknoloji yatırımlarıyla.
3- Nitelikli eğitim ve teknoloji odaklı üretime odaklanıp temellerimizi güçlendirelim. Kalite ve markalaşmayı öne çıkaralım. Yapısal reformları artık ihmal etmeyelim. Türkiye’nin ekonomik verimlilik için çok çalışması ve dijitalleşmeyi mutlaka hızlandırması gerekir.
4- Türkiye’nin bölgesinde İsrail, Ermenistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle atmakta olduğu adımlar çok doğru. Diğer taraftan asıl ticaret ortağımız olan Avrupa ile ortaklığı güçlendirecek ve Türkiye’nin avantajlarını öne çıkaracak bir yaklaşım ortaya koymalıyız. Amerika Birleşik Devletleri’nde de daha etkili bir diplomasi için çalışmak gerek.
TOO BIG TO FAIL!
İngilizce’de böyle bir ifade vardır. “It is too big to fail” sözü başarısızlığa uğramasına tahammül edilemeyecek kadar büyük ve önemli bir kurumu veya devleti anlatmak için kullanılır. Geçmişte İtalya ve İspanya ciddi ekonomik krizler yaşadığında gündeme gelmişti. Ben Türkiye’yi de böyle görüyorum. Küresel ekonomide her şeyin bu kadar iç içe geçtiği bir ortamda Türk ekonomisinin bir felakete sürüklenmesi komşularımız ve Batı dünyası için çok kötü bir durum yaratır.
O nedenle Türkiye’yi sürekli cezalandırma ve dışlama adımlarını bir an önce terk etmeli. Daha fazla ticaret kanallarının açılması iki tarafın da çıkarınadır. Türkiye’de alınan kararlar ve son gelişmeler Atina’da kamuoyunda ve hükümet çevrelerinde çok yakından takip ediliyor. Hatta “Acaba Türkiye’de ekonomi daha kötüleşirse bize karşı sertleşir mi?” gibi bir kaygı içindeler.
Yunanistan Devlet Radyo ve Televizyonu ERT benimle Türkiye ekonomisindeki gelişmelerle ilgili bir röportaj yaptı. Türkiye-Yunanistan ilişkilerini çok uzun süredir yakından takip eden gazeteci Stelyo Berberakis ve Ariana Ferentinou’nun sorularını yanıtladım. Türkiye’de kurumlar ve insanların çok büyük bölümünün Yunanistan ile kalıcı bir barış ortamından yana olduğunun altını çizdim.