Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşından bu yana çatışmanın sona erdirilmesi için en fazla çaba harcayan ülke oldu. Bir taraftan Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü destekledi, diğer taraftan Rusya ile de ilişkilerini koparmadan hep diplomasi sürecinin içinde yer aldı. Üstelik bunu, bütün NATO ülkeleri Moskova ile ilişkilerini tamamen kesmişken yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın işgali başladığından bu yana aktif diplomatik çaba içinde. Türkiye, Kırım ve diğer Ukrayna topraklarının ilhakını tanımadığını açıklayarak uluslararası hukuka ve ülkelerin egemenliklerini koruma hakkı bağlılığına sadık kaldı.
Diğer taraftan Avrupa Birliği, ABD ve NATO üyeleri tarafından alınan ambargo kararlarına katılmadı. Türkiye, uluslararası ambargoların sorunları çözmeye yardımcı olmadığını öteden beri savunan bir ülke. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte İran’a uygulanmak istenen uluslararası yaptırımlar konusunda da aynı tutumu izlemiş, NATO’nun Libya’yı işgal planlarına da uzun süre karşı çıkmıştı. Türkiye uluslararası barış ve istikrara bu kadar önemli katkılar verirken -maalesefbir taraftan da üyesi olduğu NATO ittifakı içinde bile en fazla yaptırımlarla karşılaşan ülke durumunda.
Rusya, bu hafta başında Ukrayna’nın Karadeniz’de gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle tahıl anlaşmasını askıya aldığını duyurmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ani patlak veren tahıl krizi için tekrar devreye girdi ve hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Dünya için kritik önemdeki tahıl koridoru konusundaki kritik açıklama yine Erdoğan’dan geldi.
Erdoğan, Rusya Savunma Bakanı Şoygu'nun Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı arayarak tahıl anlaşmasının devam edeceğini bildirdiğini uluslararası topluma duyurdu. Pandemi süreci nedeniyle tedarik zincirlerinin çökmesi gıda ürünlerinin sevkiyatını da büyük oranda engelledi. Bunun üstüne gelen Rusya-Ukrayna savaşı her şeyi daha da kötüleştirdi.
ERDOĞAN’IN ROLÜ
Dünyanın önemli kısmı açlık, yoksulluk ve gıdaya erişememe sorunlarıyla boğuşurken Erdoğan’ın bu çabaları çok değerli. Türkiye benzer aktif gayretleri esir takasında da ortaya koydu. Esirlerin değişimi noktasında Ankara’nın oynadığı rol her ülke kamuoyunda da ciddi şekilde not edildi. Gözü yaşlı annelerin acılarını dindirmek konusunda gösterilen bu çabanın manevi anlamı da büyük. Erdoğan, Putin konusunda en fazla etkisi olan dünya lideri konumunda.
Bu girişimleri şimdi enerji krizinin aşılması noktasında da gösteriyor. Türkiye bir yandan Rusya ile doğalgaz tedariki konusundaki anlaşmalarını devam ettirirken diğer taraftan depolama üssü olma konusunda da hazırlık içinde. Enerji Bakanı Fatih Dönmez ve ekibi, Türkiye’yi bu dönemde daha güçlü bir enerji geçiş ve depolama merkezi haline getirmek için ciddi çalışmalar yürütüyor. Ankara’nın bir taraftan İran, diğer taraftan Irak, Türkmenistan ve Azerbaycan ile yoğun enerji işbirlikleri var.
Ben, bu aşamada en kritik yeni adımın Türkiye ile İsrail arasında yaşanabileceğini düşünüyordum zira İsrail Doğu Akdeniz’de çok zengin doğalgaz yatakları keşfetti ve bu enerjinin küresel pazarlara ulaştırılabileceği en etkili yol kesinlikle Türkiye. Ancak Benjamin Netanyahu’nun başbakan olacağı yeni İsrail siyasi tablosunda normalleşme adımları son dönemde olduğu hızda devam edebilir mi, bundan emin değilim.