Mercedes Benz Otomobil Pazarlama ve Satış Grubu Başkanı ve Daimler AG Yönetim Kurulu Üyesi Britta Seeger, premium sınıfın dünyada ve Türkiye’de lideri olduklarının altını çizerek farklı boyutlarıyla Türkiye’nin geleceğine güvendiklerini söyledi.
Britta Seeger, çoğunlukla erkeklerin egemen olduğu otomotiv dünyasında zirveye çıkmış az sayıdaki başarılı kadından biri. Bir süre Türkiye’de de üst düzey yöneticilik görevinde bulunan ve bugün Mercedes Benz Otomobil Pazarlama ve Satış Grubu Başkanı ve Daimler AG Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Seeger ile İstanbul’da bir araya geldik.
Seeger, söze “50 yılı aşkın süredir Türkiye’de üretim tesislerine yatırımlarımızı artırıyor ve Türkiye’deki organizasyonumuza ilave sorumluluklar veriyoruz. Mercedes-Benz Türk, bugün üretim, Ar-Ge ve IT ağı ile Almanya’daki merkez fonksiyonlarımız içinde çok önemli bir yere sahip. Şirket, kuruluşundan bugüne Türkiye’deki otobüs ve kamyon üretiminde sanayinin gelişmesine öncülük ederek dünyaya da örnek oldu” diyerek başladı. Sorularımıza şu yanıtları verdi:
ÜRETİMDE KALİTE YÜKSEK
● Türkiye üretim ve pazar özellikleriyle sizin için ne ifade ediyor?
1968 yılında otobüs üretimine, 1986 yılında ise kamyon üretimine başladığımız Türkiye’de, 2009 yılında 2’nci el faaliyetleri merkezimizi ve Ar-Ge merkezimizi açtık. 2013 yılında Türkiye’yi bilgi teknolojileri üssü olarak konumlandırarak İstanbul’dan tüm dünyaya hizmet veren Global IT Hizmetleri Merkezi’ni kurduk. 2016 yılında Aksaray Kamyon Fabrikası’na üretimi ikiye katlamak için yeni bir yatırım başlattık ve 2018 yılında ikinci Ar-Ge merkezimizi faaliyete geçirdik. Mercedes-Benz Türk, günümüzde üretim faaliyetlerinin yanı sıra küresel ekosistemimiz içinde geniş yelpazede ürün ve hizmet üretiyor ve ihraç ediyor. Türkiye’ye artırarak devam ettiğimiz yatırımlarımızın en önemli sebebi; üretimdeki yüksek kalite standardı ile bağlılığı ve kalifikasyonu yüksek çalışanlar.
Türkiye’de bugün 7 bini aşkın çalışanımız ve 4 bin 500’ü aşkın bayi ağı çalışanımız ile biz büyük bir aileyiz. Bu aileye ve Türkiye’ye güveniyoruz, yatırımlarımızı sürdüreceğiz.
GÜÇLÜ MARKA
● Bu yılı nasıl değerlendiriyorsunuz, 2019 hedefiniz nasıl?
Dünya genelinde satışlarımız bir önceki yıla oranla yüzde 0.9 artarak 2.3 milyon seviyesine ulaştı. Mercedes-Benz olarak, 2018 yılını bu rakamlar ışığında premium segmentin lideri olarak kapattık ve liderlik konumunu üç yıldır kesintisiz şekilde koruyan bir marka haline geldik. Türkiye’de ise 2018 yılında 14 bin 445 adetlik satış gerçekleştirdik ve premium segmentteki 2016 yılından beri taşıdığımız liderlik bayrağımızı koruduk.
TEMMUZ REKORU
Markamız Mercedes-Benz için geçen ay, tüm dünyada tüm zamanların en iyi temmuz ayıydı. Yeni temmuz rekoru gelecek aylara ilişkin olumlu satış beklentilerini de doğruladı. Temmuz ayında Mercedes-Benz olarak, pazar eğiliminin aksine, tüm bölgelerde ve önemli pazarlarda çift haneli satış büyümesine ulaştık. 1997 yılında A-Serisi ile kompakt sınıfa giriş yapan Mercedes-Benz, yıllar içinde başlı başına bu alanda bir model ailesine dönüşerek tüm kompakt araçlarından bugüne kadar toplamda 6 milyon adet sattı. Marka, ailenin 7’nci üyesi A-Serisi Sedan ile ürün gamını genişletmeye devam ediyor. Yeni A-Serisi Sedan, haziran ayında Türkiye’de hepinizin beğenisine aynı anda sunuldu. Bildiğiniz gibi sedan araçlar Türkiye pazarında geniş bir hacme sahip. Haziran ayı itibarıyla satışa sunduğumuz Yeni A-Serisi Sedan’ın Türkiye’deki 2019 yılı satışlarımızın en az yüzde 10’luk dilimini oluşturmasını bekliyoruz.
2022’e kadar Mercedes Benz otomobil portföyünün tamamı elektrikli motor alternatifleri de olacak hale gelecek. Bu atılım Smart’dan SUV’ye kadar tüm portföyünü kapsıyor. Mercedes, 2030’da otomobil satışlarının yüzde 50’den fazlasını plug-in hibrit veya tamamen elektrikli araçların oluşturacağını öngörüyor.
CASE STRATEJİSİNİ BENİMSİYORUZ
Otomobilin mucidi olan Mercedes Benz, pek çok teknolojiyi ya da konfor donanımını müşteriyle ilk defa buluşturan marka olarak biliniyor. Seeger, bu konuda şunları kaydetti:
“Otomotiv sektöründe bir değişim rüzgârının içindeyiz. Elektrikli veya elektrik destekli otomobiller hayatımıza girmeye başladı. Biz Daimler olarak CASE stratejisini benimsiyoruz. CASE, Daimler tarafından sistematik olarak geliştirilen ve akıllıca birleştirilen, bağlanabilen (Connected), otonom sürüş imkânı sunan (Autonomous Driving), esnek kullanılabilen/ paylaşılabilen (Shared) ve elektrikli sürüş sistemine sahip (Electric Drive) araçların stratejik olarak gelecekteki alanlarını ifade ediyor. An itibarıyla bu dört alanın tamamında liderlik rolünü üstleniyoruz.
KARSAN'DAN BÜYÜK BAŞARI
Küresel bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin yerli üreticisi Karsan, kuruluşunun ardından geçen yarım asırlık zaman zarfında yeni teknolojilerin yakından takip edilmesine ve bu alanda çalışmalar yürütülmesine yönelik misyonuyla önemli bir başarıya daha imza attı. Bu kapsamda Karsan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yaptığı incelemelerin ardından Ar-Ge Merkezi belgesi almaya hak kazandı.
Karsan, söz konusu unvanın ardından Ar-Ge Merkezleri’ne tanınan teşvik ve muafiyetlerden yararlanabilecek. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Karsan CEO’su Okan Baş, “Önümüzdeki 10 yılın teknolojisi elektrikli ve otonom araçlar üzerine olacak. Biz de Karsan olarak; yenilikçi teknolojiler üzerine Ar-Ge faaliyetlerini yürütmek ve önümüzdeki 10-15 yılın ürünlerini geliştirmek üzere yeniden yapılandık. Bu doğrultuda da Ar-Ge merkezimizi kurduk” diye konuştu.
MCKINSEY’DEN ÇARPICI TAHMİN
Yönetim danışmanlığı firması McKinsey, endüstrideki 4 temel trend kapsamında otomotivin geleceğine dair öngörülerini ve araştırma sonuçlarını paylaştı. McKinsey danışmanlarına göre; otonom sürüş, bağlanabilirlik, elektrifikasyon ve araç paylaşımındaki gelişmeler, sadece otomotivde değil, sigortacılık, hizmet sektörü ve kamu gibi pek çok alanda köklü bir değişim yaratacak.
Yılda 1.6 trilyon dolar potansiyel taşıyan otonom sürüş mobilite deneyimini baştan yaratacak. Yaratılacak değerin neredeyse üçte birinin, artık ihtiyaç duyulmayacak park alanlarının ticari alanlara ya da konutlara dönüştürülmesinden elde edileceğini belirten McKinsey ortağı Mehmet Başer, “Yüzde 15’i çalışanların her gün iş için yaptıkları yolculukların verimli hale gelmesinden elde edilecek. Yaklaşık 4 milyar doları ise çevresel zararın engellenmesinden kazanılacak” diye konuştu.