Amerika Birleşik Devletleri’nde Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, Temsilciler Meclisi, Senato, sivil toplum kuruluşları, basın, lobiler ve genel olarak kamuoyunda Türkiye karşıtlığı görülmemiş seviyede. Temsilciler Meclisi ve Pentagon’un tutumu ise bunun ötesinde, âdeta düşmanlık çizgisinde.
Trump ve ABD kurumları, ekonomiye zarar verecek saldırıları artık net bir dış politika aracı olarak uyguluyor. Ne var ki Türkiye hakkında ortaya konan tehdit dili İran, Kuzey Kore, Venezuela ve Rusya’ya karşı olanların bile önüne geçmiş durumda.
Türkiye’nin son dönemde daha bağımsız bir dış politika çizgisi yürütmesi, Rusya ile S-400 alımını da kapsayan yakınlaşma, terörle mücadelenin kararlılıkla sınır ötesine taşınması ve Washington’la İran, Venezuela, Filistin, İsrail dâhil birçok konuda farklı pozisyon alınması iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırdı.
Soğumanın başka nedenleri de var: Her şeyden önce artık ABD ve Türkiye birbirlerine güvenmiyor. Bugün için stratejik ortaklık bir yana, normal işleyen bir müttefiklikten bile söz etmek güç. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan işte böyle bir ortamda yarın ABD Başkanı Donald Trump ile Washington’da zor bir görüşme gerçekleştirecek.
Trump’ın özellikle saygısız ve küstah mektubundan sonra Erdoğan’ın gidip gitmemesi çok tartışılmıştı. Ben her şeye rağmen bu ziyaretin gerçekleştirilmesi kararını doğru buluyorum. Gidilmemesi ve bir anlamda konuların halının altına süpürülmesi işlerin iyice çıkmaza girmesine neden olabilirdi, üstelik şu anda açık görünen tek iletişim kanalı olan Beyaz Saray ile Ankara arasında mesafe açılabilirdi.
Ajandanın karşılıklı olarak yoğun ve çetrefil olmasına karşın bu ziyaretin bazı olumlu sonuçları olabileceği görüşündeyim. Patriot alımı ve F-35’ler konusunda Başkan Donald Trump ve Erdoğan ilerleme sağlamaya çalışacaklardır.
S-400 alımından ötürü ABD Kongresi’nden Türkiye’ye karşı geçen ve geçmeyi bekleyen yaptırım tasarıları var. Trump bunları uygulamak istemiyor, olabildiğince geciktirme veya hafifletme gayreti içinde. Uluslararası ilişkilere kurnaz bir tüccar mantığıyla yaklaşan Trump “Ne sattım, ne kadar kazandım” fikrine yakın bir lider.
ABD savunma endüstrisi açısından çok önemli projelerde Türkiye’nin sahanın dışına itilmemesi için sonuna kadar çalışacaktır.
Defalarca dile getirmiştim, tekrar ifade edeyim: ABD’nin kritik kurumlarıyla yeni bir strateji ile ilişki kurmadan tek başına Beyaz Saray ve Başkan ile gidilebilecek yol sınırlıdır.
Bir taraftan PKK elebaşlarının başına ödül koyabilen, diğer taraftan kırmızı bültenle aranan yönetici kadrosundan bir teröristi en üst düzeyde ağırlamaya hazır bir Beyaz Saray’dan söz ediyoruz. Türk tarafının ABD ile ilişkiler konusunu bütüncül olarak nasıl ele alacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Washington’a giden gazetecilerin yazılarından takip edeceğiz.