Uzun süre NATO’daki en büyük tartışma konularından biri olan İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka üyelikleri konusunda kritik bir gelişme yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İsveç’in NATO ittifakına üyeliğini onayladı. 287 kabul, 55 ret oyu kullanıldı. Türkiye, Finlandiya’nın üyelik başvurusunu daha önce kabul etmişti.
Kabul yönündeki genel eğilimde ağırlıklı yaklaşım Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde bir kırılmaya yol açmamaktı. Ankara “Hayır” tutumunda direnebilir ve süreci belli beklentileri karşılanıncaya kadar uzatabilirdi ancak bunun maliyetinin olası kazançlarından fazla olabileceği değerlendirmesi ağır bastı. Zira Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tutumu bile bazı Batılı ülkeler tarafından eleştiriliyor ve NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip bir ülkenin tarafsız kalmaması gerektiği dile getiriliyor. Ankara’nın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasından sonra bu yöndeki değerlendirmeler baskı boyutuna ulaşmış, kimi ülkelerdeki sertlik yanlısı gruplar Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını bile teklif etmeye başlamıştı.
Nitekim Türkiye, bu doğrultuda CAATSA yaptırımlarına tabi tutulmuş, bunun sonucunda program ortağı olduğu F-35 üretiminden çıkarılmıştı. Ankara bu süreçte NATO üyelerini iki yüzlülükle suçluyor ve uygulanan ambargoların ittifakın güney kanadını zayıflatmaktan başka bir sonucu olmayacağını dile getiriyordu. Diğer taraftan Türkiye’nin Irak ve Suriye’de devam ettirdiği terörle mücadele operasyonlarına da ittifak üyelerinin önemli kısmı karşı çıkmaya devam ediyor.
İşte İsveç’in üyeliğiyle ilgili kritik karar tam da bu sürecin ortasında alındı. TBMM’nin kararı bu yönüyle Türkiye-NATO ilişkilerindeki bozulma ve soğumayı durduracak bir nitelik taşıyor. İsveç’in üyeliğine verilen destek Batı ile neredeyse her cephede kötüleşen ilişkilerin belli bir raya girmesine yardımcı olabilir. TBMM’deki oylamanın ilginç bir yönü daha var; AK Parti ve MHP ile birlikte CHP de İsveç’e “Evet” oyu verdi. Bu durum yaygın bir düzlemde siyasi partilerimizin Türkiye’nin çıkarının Batı ile ilişkilerin güçlendirilmesinden yana olduğunu gösteriyor.
İYİ Parti ise Stockholm hükümetinin verdiği sözleri tutmayacağı ve ABD’nin de terör örgütlerine destek olmaya devam edeceği tezinden yola çıkarak oylamada “Hayır” oyu kullandı. Türkiye’de bu konu halka sunulsa, yani referanduma gidilse muhtemelen “İsveç NATO’ya üye olmasın” şeklinde sonuçlanacaktı. Batı’nın vize sorunlarından terörle mücadeleye kadar Türkiye’yi her alanda tek başına bırakması referandumdaki olumsuz sonucun gerekçesi olacaktı. Gelinen bu aşamadan sonra, TBMM’den İsveç’e onayın da geçtiği bir ortamda Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmaması hiç kuşku yok ki derin bir krizi doğuracaktır.
Ankara’nın istek ve talepleri şu üç başlıkta özetlenebilir:
Finlandiya ve İsveç’in Madrid’deki NATO zirvesinde altına imza attıkları üçlü mutabakattaki sözleri yerine getirmeleri. Terör örgütleriyle, PKK ve uzantılarıyla mücadele etmeleri. Silah, mali ve siyasi yardım sağlamamaları.
Avrupa Birliği ve NATO üyesi ülkelerin Türkiye’ye uyguladıkları açık veya örtülü silah ambargolarını sona erdirmeleri.
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin engeli olmadan F-16 satışının ve modernizasyon kitlerinin satışının -bir an önce- gerçekleştirilmesi. Bakalım Türkiye’nin haklı ve meşru beklentileri yerine getirilecek mi?