Türk modeli

Ekonomide, sanatta, endüstride başarı elde eden ülkeler birçok klasmana kendi imzasını atıyor. Örneğin mühendislikte bir “Alman ekolü”, sanat ve tasarımda bir “İtalyan tarzı”, elektronikte bir “Japon kusursuzluğu”ndan söz ediyoruz. Türkiye de sağlık alanındaki başarıları ve koronavirüs sürecindeki yönetimiyle yeni bir başarı hikayesi yazıyor.

Elbette aksayan yönleri ve keşke şöyle olsaydı diyebileceğimiz tarafları olabilir ama kabul edelim ki Türkiye CovId-19 salgınıyla sıkı bir mücadele veriyor. Üstelik dünyanın dört bir yanına yardım elini uzatıyor. Dünyada en yüksek gelir grubuna sahip ülkelerden biri değiliz ancak zenginler kulübü olarak bilinen G-8’dekilerin çoğundan daha iyi bir süreç yönetiyoruz.

Hastane altyapımız, araç-gereç, yetişmiş personel ve çalışma performansıyla örnek gösteriliyor. Örneğin Cerrahpaşa’da kelimenin tam anlamıyla destan yazılıyor. Kamuoyunda farklı yönleriyle tartışılsa da şehir hastanelerinin bu döneme yetiştirilmesi çok işe yaradı. Canla başla görev yapan ve hayat kurtaran sağlık çalışanlarımıza gerçekten müteşekkiriz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni hükümet sistemine geçişle birlikte kendi alanlarında başarı göstermiş profesyonel isimleri kabinesine alma kararı vermişti. Sağlık işletmeciliğinde çok deneyimli bir isim ve aynı zamanda hekim olan Dr. Fahrettin Koca bakanlık görevine getirilmişti. Bu kararın ne kadar isabetli olduğu salgının yönetim sürecinde daha iyi anlaşıldı.

Dr. Fahrettin Koca sadece salgınla etkili mücadele ediş yöntemleriyle değil demokrat tavrı, üslubu ve babacan tarzıyla da takdir topluyor. Dr. Koca’nın izlediği yol haritası ve yöntemler Dünya Sağlık Örgütü’nün de (DSÖ) dikkatini çekti. dSÖ Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, Twitter’dan, Bakan Koca’nın sunumundan etkilendiklerini ve çok önemli gördüklerini ifade ettiği bir mesaj paylaştı.

Sağlık Bakanı Dr. Koca, ekibi ve sağlık ordusu üzerine düşeni yapıyor. Ancak bu iş henüz bitmedi. Önümüzde kritik bir sınav olarak bayram günleri var. Dini ve kültürel açıdan hayatımızda vazgeçilmez bir yeri bulunan bayramda, kontrolsüz şekilde, dışarıda hareket etmeye başlarsak ağır bir bedel öderiz. Salgının gerçekten kontrol altına alındığını görmeden, hayat normalleşmiş gibi davranamayız.

Önlemlere sıkı sıkıya uyup bu günleri sorumlu şekilde geçirebilirsek bu işin sonunda parmakla gösterilecek bir “Türk modeli” ortaya çıkacak. Bu sayede Türkiye’nin marka algısı her anlamda olumlu etkilenecek. Turizm, yatırımlar ve dış ticaret başta olmak üzere ekonomik toparlanma beklediğimizden daha hızlı gerçekleşecek. Bir basamak ötesinde de Türkiye sağlık turizminde dünyanın en itibarlı destinasyonlarından biri haline gelecek diye umuyorum.