Çoğumuzun hayal kırıklıkları; koyduğumuz hedeflere, kurduğumuz hayallere ulaşamadığımızda oluşuyor. Geçen gün bir fotoğraf gördüm; yatağının üstündeki duvara dünya haritasını asmış bir kız çocuğu... Haritanın üstünde de kırmızı raptiyeyle işaretlenmiş pek çok ülke, şehir ve hatta Amazon Ormanları... Ne bir açıklama ne bilgi vardı fotoğrafla ilgili.
Tahminlerde bulunmaya çalıştım. Nerede yaşıyordu bu çocuk? Bir batı ülkesinde mi yoksa Ortadoğu’da bir yerde mi? Bilmiyorum. Ama hayali beni bile mutlu etti. Hayal kurmak her çocuğun hakkı. Keşke, gerçekleştirme aşamasına gelince nerede doğduğumuzun çok önemi olmasa... Okul çıkışında birkaç anne konuşuyorduk. Konu; çocuklar, yaşamda seçecekleri yol, meslek seçimi...
Kızımın doktor, özellikle de kalp cerrahı olmak istediğini söyleyince eşi kalp cerrahı olan anne, istemsiz bir şekilde atıldı; “Allah muhafaza, aman aman” diye. Sonra da açıklamada bulundu; “Kusuruma bakmayın, bunu söylüyorum, çünkü ülkemizde mesleğin hâlini, verilen emeğin karşılığının nasıl alınamadığını, kadro problemlerini, okuma ve çalışma şartlarını biliyorum.” Bir de önerisi oldu; “Bizi arayın, kızınızı, eşimle konuşturalım, bir de bu meslekten birinden dinlesin.” Başka bir anne “Hele kadın için ne zor bir meslek. Keşke hayatını çok daha eğlenceli, açık havada geçireceği, saatlerini kendi ayarlayacağı bir iş seçse, ne bileyim okyanus bilimci filân olsa” dedi.
Okyanus bilimci olmak harikâ bir fikir. Gözümün önüne Kaptan Cousteau belgeselleri geldi. Dünyada, dakikada kaç çocuk hayal kuruyordur acaba? Bence hepsi. Bir çocuk, dünya haritasına bakıp gitmek istediği ülkeleri işaretliyor. Bir başkası, saatlerce piyanonun başında çalışıyor. Müzik hayal ediyor yaşamında. Diğer bir minik insan ise, ülkesinde savaşın bitmesini, hayatın normale dönmesini hayal ediyor. Onun, gelecek ile ilgili hayallerinde ölmemek var. Afrikalı bir çocuk, köyünden kilometrelerce yürümeden su kaynağına ulaşabilmeyi istiyor. Çeşmeden akan suyun hayalini kuruyor. Nerede doğduğumuz bu nedenle önemli. Kurabildiğimiz hayalleri bile yaşam şartlarımız belirliyor maalesef.
Sadece hayal kurmak ve buna ulaşabilmek için çok çalışmak yeterli olmalı oysa. Değilse de, şartları zorlamalı. Çocukluk hayallerinde iyilik var. Kendi geleceği için hayal kurarken, aslında çevresi için de kuruyor o hayali. Bu, ister doktor olmak olsun, ister piyanist olmak, ister savaşın bitmesi, ister köye su gelmesi... Hayallerdeki gibi bir toplum yaşamına ulaşmanın yolu, çocukların hayallerini gerçekleştirmekten geçiyor. Ütopya mı? Belki biraz. Ama hayalin içinde umut var. Umudun kaynağı da çocuklar.
Divergent: Uyumsuzlar Dünya’yı Kurtaracak!
Amerikalı yazar Veronica Roth’un 2011 yılında yayınlanan 3 kitaplık serisinin ilkinden uyarlanan, kitapla aynı adı taşıyan ‘Divergent: Uyumsuz’ gösterime girdi. ‘Açlık Oyunları’, ‘Alacakaranlık’ ve ‘Harry Potter’ serileri ile aynı okuyucu-izleyici kitlesine hitap eden ‘Divergent’ta, gelecek, Chicago yakınlarında konumlandırılmış distopya bir yaşam anlatılıyor. ‘Savaş’ Dünya’daki tüm yaşamı silmiş, az sayıda insan, şehrin etrafına ördükleri bir duvarın arkasında, segmentlere ayrılmış bir toplumsal modellemede varlıklarını sürdürmektedir.
Segmentlerde anne ve babaları ile yaşayan çocuklar, belli yaşa gelince kişilik testinden geçirilirler. Artık evden ayrılacak, kendi segmentlerini seçeceklerdir. Yetiştikleri toplum kesimini mi tercih edeceklerdir, yoksa özgür iradelerini kullanıp başka bir yol mu izleyeceklerdir? Senaryonun kurgusu ünlü genetik sorusunu anımsatıyor: Çocukların kişiliğinde çevrenin mi rolü büyüktür, yaradılışın mı? Senaryo başka ‘büyük’ bir soru daha soruyor: ‘Herkes nereye ait olduğunu ve görevini bilirse, daha önce yaşanan ve Dünya’nın yok olmasına yol açan savaş engellenebilir miydi?’ Beatrice Prior (Shailene Woodley) Fedakârlar tarafından büyütülmüştür.
Toplum segmentini seçeceği test gününde Beatrice bir Divergent, yani uyumsuz çıkar. Uyumsuzlar tek segmentin değil, tüm segmentlerin kişilik özelliklerini taşımakta ve mevcut düzene tehdit olarak algılanmaktadırlar. Çünkü herkesin düşünce ve davranış yapısının belirlendiği toplummda ‘uyumsuzlar’ öngörülemeyen davranışları ile risk oluşturmaktadır. Beatrice, Korkusuzlar topluluğunu seçer ve fiziksel eğitim, birbirini tanıma, kişilik çatışmaları, güven ve romantik yakınlaşmalar örgüsü ilerler.
Yönetmenliğini ‘The Illusionist’ ve ‘Limitless’ filmlerinden anımsadığımız Neil Burger’ın yaptığı ‘Divergent’ aksiyon çekimleri ile gençleri fazlasıyla memnun edecek materyale sahip. Ama bunun, Neil Burger’in en iyi işlerinden biri olduğunu söylememize imkân yok. Kitabı da ‘Açlık Oyunları’ veya ‘Harry Potter’ kadar ustaca bir yazım örneği olmayan ‘Divergent’ iyi bir kurgunun yeterince derinleşememiş senaryosunun, gençlerin hoşuna gidecek bir filmi olarak karşımızda. Kate Winslet, Ashley Judd ve yakışıklı Theo West’in de katılımı ile sıkmayan bir yapım haline gelen ‘Divergent’in üçlemenin ilk filmi olduğunu da belirtelim.
(26.04.2014 tarihli Cumartesi Postası ekinden alınmıştır.)