Ezhel'in fotoğrafları: Muhsin AKGÜN
İmza fotoğrafları: Şafak GÜVEN
Altı aydır yatıp kalkıp onu dinliyorum.
Genç yaşlı önüme çıkan herkesin kulaklarını tutup içlerine Ezhel’i basıyorum.
Bazıları silkeleniyor, bazıları ‘Bu ne?!’ deyip şaşkınlıkla bakıyor.
90’lı bir ‘Ankara bebesi’ Türkiye gençliğinin bir kısmını ‘kötü’ etkiledi.
Onlara isyanı, enerjiyi, eğlenceyi, boşvermişliği ve özgürlüğü hatırlattı.
‘Kendi patronum benim. Takım elbise diyerek tali yolu gösterdi.
‘Bazen seni yıkan şeyler tekrar eder inşa!’ diyerek güç verdi.
‘Ay, güneşten daha güzel’ diyerek özgürlüğe çağırdı.
Çağrısı, Sezen Aksu’nun ‘Bu çocuk yıkılır!’ twitiyle yayıldı.
Ve sadece bir rap’çi değil, iyi bir ‘hikaye anlatıcısı’ olan Ezhel, her kelimesi hakiki olan şarkılarını yüz binlere ulaştırdı.
Henüz yeraltı ile yerüstünün sınırında dolanıyor.
Biraz daha görünür olunca ne olacağını kestiremiyorum.
Çünkü aç kaldığı için süpermarketten sosis salam çalmasını, aşık olduğu kadının bedenine duyduğu şehveti, savaşmak yerine sevişmeye çağrısını, kafasından kurtulmak için denediği yöntemleri suç saydığınızda, demek kolay ki, ilk albümü Müptezhel’in içinden ‘suç’ fışkırıyor. Parasız ve aç kalmış, polisten kaçmış, illegali de legali de görmüş, 30’una gelmeden en kötüsünü yaşamış, babasının terk ettiği bir çocuktan ne kadar suç çıkacaksa hepsini sıralıyor.
Aksi gibi, kazanmayı da sevmiyor.
Herkesin öne geçmek için birbirini ezdiği yolun aksine gidiyor.
Yakışıklı bir şekilde, kibarca, isteyerek, özenle kaybediyor.
Çünkü ‘kazanmak’ için kaybetmeyi göze aldığımız ne varsa, o ‘kaybederek’ hepsini kazanıyor.
Öyle ya da böyle... Ezhel, düzenin emirlerine direnen bir özgür olarak plastiklerin içinde bir Rodin heykeli kadar gerçek. Asi, hüzünlü, içine kapanık, ışıl ışıl ve özgür. İstediği gibi yaşayamayacaksa, içinden geleni yapamayacaksa, sigarasını içip keyfini çıkaramayacaksa yaşamasın daha iyi gibi…
Bayanlar baylar, karşınızda Ezhel!
Sayende sokaklarda “Süpermarketten çalsak bi' şey; sosis ve salam!”diyerek dolanan insanlar var! Gerçekten hırsızlık yaptın mı?
Evet, karnımı doyurmak için çok çaldım. Açlığı bilmemiş insana kötü ya da komik gelebilir ama benim için çok gerçek bir durumdu açlık. Gidip mahalle bakkalından çalmıyordum, süpermarketten ton balığı, sucuk, salam çalıyordum.
Bunu ‘suç’ olarak görüyor musun?
Çok açsan yapacak bir şey yok. Suç, karnın açken sosis ve salam çalmak değildir; suç, insanları aç bırakmaktır, bence. Hem hırsızlığın yüceltildiği bir toplumda yaşamıyor muyuz zaten? Bu bir erdeme dönüşmüş gibi geliyor bana.
KENDİMİ SANSÜRLEMEYECEĞİM
Herkesin saklayıp gizlemeye çalıştığı hırsızlık, seks, uyuşturucu gibi hikayeleri sen apaçık ve sansürsüz olarak anlatıyorsun şarkılarında. Ama burası Türkiye! Müziğin yayıldıkça korkmaya başladın mı?
Ne olursa olsun söylediklerimin, anlattığım hikayelerin arkasındayım. Evet, bu kadar yayılacağını düşünmüyordum ama sonuçta bir şekilde yayılacaktı. İnternetin önüne geçilemez, oraya bir şey koyduğun zaman kalıyor. Gelecekte de, ne olursa olsun şarkılarımın, sözlerimin arkasında duracağım.
İleride yazacağın şarkılar da bu kadar radikal olabilecek mi? Yoksa bir otosansür gelişir mi?
Ben içimden geleni yapmaya devam edeceğim, kendimi sansürlemeyeceğim. Hiçbir şeye özen bile göstermeyeceğim, sadece ne geliyorsa o. Kafamda anlatacak başka şeyler de var, onlara yoğunlaşacağım.
En büyük sorun çocukların da seni dinleyip sevmesi… İster istemez örnek alanlar oluyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Ben kimseye zarar verecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum ama çocukların beni dinlemesi beni de rahatsız ediyor.
YASAKLANAN ŞEY GÜÇLENİR
Zaten artık RTÜK de interneti denetleyecek. Bu seni nasıl etkileyecek?
İstediklerini yapsınlar biz bir şekilde hallederiz. Yasaklar sadece işlerin büyümesine, güçlenmesine yol açar. Yasakladığın her ne ise mutlaka bir yerden patlar.
Televizyona çıkmıyorsun değil mi?
Çıkarmazlar zaten diye düşünüyorum. Televizyonluk bir insan değilim. Sakıncalı.
Sezen Aksu’nun ‘Bu çocuk yıkılır’ twitini görünce ne hissettin?
O zamana kadar hakkımda söylenen kötü şeyleri, küfürleri duydukça “Aga ben çok kötü bir şey yaptım galiba”, “Sercan, sen ne yaptın ya?” diyordum kendi kendime. Sezen Aksu'nun "Yıkılır" twitini görünce kendime yüklenmeyi bıraktım. “Yapmak istediğimi yaptım, kim ne derse desin artık umurumda değil. Sezen Aksu beni sevdiyse, başkaları da mutlaka anlayacaktır” dedim.
Asıl adın Ömer Sercan İpekçioğlu. ‘Ezhel’ nereden çıktı?
Ezhel, Osmanlıca’da ‘aklı bir karış havada olan’ demek. 15 yaşında elime geçen Osmanlıca bir sözlükten seçtim bu adı. O zaman çok ergendim, zaten hala da aklım havada.
Artık para kazanıyor musun?
Evet, kendi hayatımı idare edebiliyorum. İstediğim zengin ya da ünlü olmak, pahalı arabalar sürmek değildi. Kendi müziğimi yaparak aç kalmamak, kimseye muhtaç olmamak, sosis ve salam çalmamak istiyordum. Bunu da başardım.
TÜM AİLE ALAYLI MÜZİSYEN
Yanağında ‘06’ dövmesi var. ‘Ankara çocuğu’ olmak nasıl bir şey? ‘İstanbul bebeleri’ne anlatır mısın?
Şarkısı var ya, “Ankara Ankara yetersin sen bana, güzel Ankara” diye. Aynen öyle, Ankara yeter insana. İstanbul'da hep keşfedilecek yeni bir şey varmış duygusuyla yaşıyorum. Ama Ankara’nın haritası avucumda açık.
Nasıl bir ailede doğdun?
Bizde tüm aile alaylı müzisyendir. Annem, devlet halk dansları topluluğunda dansçıydı. Dedem klarnetçi, Erzincanlı. Anneannem de şarkı türkü söyler hep. Ben küçükken annem ve anneannem masaya vurarak bana ritm öğretirlerdi. Belki içimdeki ritim duygusu o sıralarda doğdu
Sen neler çalabiliyorsun?
Gitar, bağlama, ney, davul. Ama tabii hiç birinde usta değilim. Dayım da birçok enstrüman çalabiliyordu. Onu dinler, taklit ederdim.
BABAMI HİÇ GÖRMEDİM
Babandan hiç bahsetmedin…
Babam emekli gazeteci ama çok görüşmedim, tanımıyorum. Ben bir yaşındayken ayrılmışlar. Bir daha görmedim. Sadece Bodrum'da olduğunu biliyorum.
Peki, annen senin ünlü olmaya başlamanla ilgili endişeleniyor mu?
Annem en büyük paniği ben 15 yaşındayken yaşadı. Bir gün okuldan döndüm ve “Ben okulu bırakıyorum, rapçi olacağım” dedim. O günden sonra hiçbir şey o gün yaşadığı paniğin üzerine çıkamadı.
Niye bıraktın okulu?
Mantıksız geldi. Zamanımı boşa harcadığımı hissediyordum. Kullanmayacağım tonla bilgiyi kafama sıkıştırmaktansa hayatın içinde öğrenmeyi tercih ettim. Okullar sen boş bir adam ol, düşünme diye var, gibi geliyor bana.
İlkokul mezunu musun?
İlkokul mezunuydum ama annem üzüldüğü için sonradan açık liseyi bitirdim. Annem hep, “Oku, iş bul, çalış” diyordu. Rap ona, genç eğlencesi, serserilik gibi geliyordu. Ama şimdi çok mutlu.
Hiç patronun oldu mu?
Oldu tabii. Çok işte çalıştım daha önce. Yastık atölyesinde de çalıştım, cafe’de de, duvar da ördüm, otelde bellboy’luk da yaptım. Anladım ki ben patrona gelemiyorum. varoluşuma aykırı.
ALBÜMÜ EVİN SALONUNDA KAYDETTİK
Albümü hazırlayacak parayı nereden buldun?
Albüm için para harcamadık ki. Arkadaşımın evinin salonunda kaydettik. Evde sadece bir koltuk, bir bilgisayar, bir de mikrofon vardı. Uyanır uyanmaz arkadaşlarla başlıyorduk kayıt yapmaya. Ben rap yaparken susuyorlardı, kaydı durdurunca herkes konuşmaya başlıyordu. Öyle bir ortam…
Arabesk müzik sevdiğini duydum. Rap ve arabesk duygusal olarak benziyor mu sence?
Acı benziyor. Ama Rap Çarliston biberidir, arabesk sağlam bir Chili biberi gibidir. Farkı ise arabesk acıyı kader olarak kabul eder, Rap isyan eder. Arabesk, Türkiye'nin Blues’udur.
KONSERDE PARMAĞIMI KIRDILAR
Parmağına ne oldu?
İzmir’deki konserde bir seyircim kırdı! Tam sahneden inerken birisi şapkamı çekti, ben de tuttum refleks olarak. “Şapkanı verir misin?” diye sorsa verirdim belki ama benden zorla alınca sinirlendim. Bırakmadım. O tutunca beş kişi daha tuttu. Ben de onlara karşı çekerken kırılmış.
Sonra adama küfür ettin Instagram’dan...
Ettim valla.
Özür diledi mi?
Hayır.
Sana küfür edenlere karşılık veriyor musun?
Küfür ve eleştiri umrumda da değil. Ama karşılık veririm, küfürleşiriz karşılıklı.
‘Küvet’ şakısında anlattığın kız, şarkıyı dinleyince ne dedi?
Ne desin! Güldü hahaha.
Devam ediyor mu ilişkiniz?
Hayır ilişkimiz bitti ama arada görüşüyoruz, kötü değiliz.