Haberlerde, depremlerden sonra risk altındaki kentlerden göç başladığını okudum. Özellikle İstanbul’da, eski yapıların yoğunlukta olduğu Kadıköy başta olmak üzere, Avcılar, Beylikdüzü, Bağcılar, Sefaköy gibi pek çok ilçeden şehir dışına deprem göçü başladığı yazıyor. Hatta kenti terk ederken ailelerden bazılarının daha küçük evlere taşınma nedeniyle eşyasını yanında götürmediği, bu nedenle kentteki depolarda da doluluk oranlarının arttığı söyleniyor. Büyük bir çoğunluk İstanbul’a yakın yerlere doğru hareket edecektir.
Trakya ve Karadeniz’e de talep olduğu söyleniyor ama esas, olası deprem büyüklüğünün daha düşük olacağı tahmin edilen İzmir ve Ege kıyılarına tercih yoğun olacaktır. İnsanlar oralardaki yazlıklarına, az katlı evlere yerleşecek, bu da ister istemez bazı kentlerin nüfuslarını artıracak. Hatırlarsınız ki COVID-19 salgınının yaşandığı dönemde gerçekleşen benzer bir yer değiştirme, Ege kasabalarında alt yapı sorunlarını beraberinde getirmişti.
Üstelik şimdiki bu hareket geçici de değil. Son yıllarda nüfusu giderek artan İzmir ve çevresi, Ege Bölgesi bu altyapıyı kaldırabilir mi? Plansız ve korku kaynaklı bu göç dalgasına karşı gerekli hazırlıkların bir an önce yapılması, nüfusu hızla artan bölgelere merkezi bütçeden daha fazla kaynak aktarılması şart. Çünkü geç kalınınca ortaya çıkan fatura daha da ağırlaşacak ve bu faturayı ödemek zorlaşacaktır.
KÖTÜ GÜN DOSTU İZMİR
İzmir’de 30 Ekim 2020’de yaşanan depremin ardından Bayraklı’da kurulan geçici konaklama alanı, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen afetzedeleri ağırlamak üzere hazırlanıyor. Bayraklı Geçici Konaklama Merkezi yönetiminden yapılan açıklamada, ilk günlerde deprem bölgesine gönderilen konteynerlerin yerine 200 yeni konteyner alınacağı belirtilerek, yaklaşık 1600 depremzedenin ağırlanmasının planlandığı belirtildi.
İzmir Valiliği koordinasyonunda Bayraklı ilçesinde 43 bin metrekarelik alanda kurulan konaklama merkezi, 6.6 büyüklüğündeki depremden sonra 1000 kişiye hizmet vermişti. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından merkezdeki 286 konteyner Gaziantep’in Nurdağı ve İslâhiye ilçelerine gönderilmiş; geride kalan konteynerlerde ise deprem bölgesinden gelen afetzedelerin konaklaması için hazırlıklara da başlanmıştı. Bu konuda hızlı hareket eden ve çözüm üreten İzmir ve İzmirlilerle gurur duyuyorum.
KIRMIZI ALARM
Artan girdi maliyetleri nedeniyle özellikle et ve süt ürünlerindeki fiyat artışı durdurulamıyor. Bir kilo kıymanın fiyatı pek çok noktada 300 lira sınırına dayandı. İnsanlar süt, peynir, yumurta bile alırken zorlanıyor artık. Temel besin maddelerinin beslenme zincirindeki ağırlığının azalması, sağlıklı nesillerin yetişmesini engelleyen son derece hayati bir mesele... Bu konuda gerekli adımların ivedilikle atılması gerekiyor; benden söylemesi.