Günümüzde sosyal medyadan, iletişim platformlarından ya da elektronik ticaret sitelerinden bağımsız bir hayat düşünmek, pek mümkün değil. Bu nedenle, dijital dünyayla ilgili araştırmaları elimden geldiğince okumaya ve sonuçları kendimce değerlendirmeye gayret ediyorum. Dijital dünyanın en büyük global raporu olan ‘We Are Social&Hootsuite 2022’nin yayınlandığını duyunca da büyük bir merakla bilgisayarımın başına geçtim. Ancak gazetelerde konuyla ilgili kapsamlı bir habere rastlayamadım.
Tam bu noktada imdadıma, kendisinin de bir iletişimci ve dijital pazarlama uzmanı olduğunu bu vesileyle öğrendiğim Ahmet Balat’ın kişisel internet sitesinde yazdıkları yetişti. Emeğine saygı duyarak, onun rapordan derlediklerini ve kendi notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye, 2022 yılında tüm dünyada Instagram’ı en aktif kullanan ülke... Her Türk Instagram kullanıcısı, ayda ortalama 20.2 saatini bu uygulamada geçiriyor.
En yakın rakibimiz 16.6 saatle Arjantin. Rapordaki sıralamaya bakınca, ülkelerin gelişmişlik seviyesi arttıkça Instagram kullanımı düşüyor gibi bir durum ortaya çıkıyor. Sanırım bizim gelişmiş ülkelere göre daha fazla boş vaktimiz var. Türkiye ayrıca tüm dünyada sosyal medyayı en aktif kullanan 6’ncı ülke.
İlk 5 sıra şöyle: Brezilya, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Malezya... Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformları ise şöyle sıralanıyor: YouTube, Instagram, Facebook, TikTok, Twitter, Facebook Messenger, Snapchat, Linkedin ve Pinterest... Sosyal medyayı uzun zaman kullanmamızın ardında, interneti en yavaş kullanan ülkelerden biri olmamız da yatıyor sanırım. Çünkü Türkiye, internet hızı sıralamasında dünyada sondan 4’üncü ülke konumunda.
Yavaşlıkta Fas, Nijer, Kenya ve Endonezya ile kıyasıya bir yarış veriyoruz. Alışveriş konusunda ise zirveye koşuyoruz. Türkiye, internetten en çok alışveriş yapan 6’ncı ülke... Sıralama şöyle: Tayland, Malezya, Güney Afrika, Meksika, Çin ve Türkiye. Açıkçası yeni teknolojilere adaptasyon konusunda 7’den 77’ye pek mahir olduğumuz, raporlarla da kanıtlanmış durumda. Ama keşke kullandığımız kadar işin üretim tarafında da olabilsek ve yeni ekonomiden 86 milyona düşmesi gereken oranda pay alabilsek.
SAVAŞA HAYIR
Neredeyse üç yıldır pandemiden dolayı bir türlü huzur bulamayan, emtia fiyatlarındaki artış yüzünden ekonomik anlamda sıkıntı çeken, bu nedenle yüksek enflasyonla yüzleşen yaşlı dünyamız, bu kez de geçmiş yüzyılda kalması gereken bir felaket ile karşı karşıya: SAVAŞ! Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlayan gerilim tırmanarak sürüyor.
Ukrayna, NATO üyesi olmadığı için bir müdahale söz konusu değil. Tüm ülkeler kınamakla yetiniyor. Rusya’yı durdurmak için sadece ekonomik tedbirlerden medet umuluyor ama ondan da bir sonuç alınabileceğine pek kimse inanmıyor. Merkez Bankası’ndaki 650 milyar dolar rezervi, elindeki petrol ve doğalgaz kozu ile adeta tüm dünyaya meydan okuyan Rusya’nın ne zaman ve ne elde ettikten sonra duracağı belirsiz.
Hem enerji kaynakları hem de başta buğday, ayçiçek yağı, arpa, yem, saman gibi kendimize yetemediğimiz tarımsal ürünlerde büyük ölçüde bağlı olduğumuz bu iki ülkenin savaşması, ülkemiz açısından da pek çok riski beraberinde getiriyor. Ve hepsinden daha önemlisi, savaşların bedelini en ağır ödeyenler her zaman masum siviller olduğu için en yüksek sesle “Savaşa hayır” diyorum.