Fiziksel bedenimiz bizim evimiz. Onu dinlediğimizde, anladığımızda, ilgimizi, sevgimizi bedenimize yönelttiğimizde bizim için çok kıymetli bir kapı açılacak.
Beden tarama meditasyonu ise bedenimizi fark etmenin en önemli bir yardımcısı.
Başımdan geçen gerçek bir olay ile, size beden farkındalığı meditasyonunun gündelik hayatımıza nasıl katabileceğimizi anlatmaya çalışacağım.
Geçen kış gecenin bir yarısı, bir örneğini ancak Pembe Panter filmlerinde görebileceğimiz, peş peşe yaptığım sakarlıklar sonucu, sol ayağımın serçe parmağını çok derin bir biçimde kestim. Evdeyim bu arada, tenha bir ormanlık arazide, karanlık bir deniz kıyısında falan değil, kendi yatak odamda… Bütün olay, yatağım ve başucu komodinim arasındaki o küçücük metrekarede gerçekleşti. Nasıl olduğunu anlatmayayım şimdi, gözünüzde biraz saygınlığım kalsın istiyorum.
O küçücük parmaktan etrafa fışkıran kana inanamadım. Böyle anlarda donmaya yakın tepki verdiğimden, gayet sakindim. Evde sadece kızım vardı ki kendisini kan tutar, “Bir de şimdi o bayılırsa, artık seyreyle cümbüşü” dedim, sessizce kendi işimi halletmeye karar verdim.
İlk yardım bilgim sıfır olduğu için ne yapacağımı da bilemedim, en iyisi parmağı yıkamak dedim, Allahım, kesik parmağım suyla temas ettiğindeki acıyı anlatamam. Bugüne kadar omuz kemiğim parçalandı, boyun fıtığı oldum, donmuş omuz ile bir sene yaşadım, dizlerimde menüsküs acısını bilirim, üstüne menüsküs ve çapraz bağ ameliyatı oldum, her sene bir iki kez ağır migren ataklarım tutar, küçükken salıncakta çok hızlı sallanırken ve tam havadayken salıncak koptu, yere çakıldım, yüzlerce kez çeşitli pozisyonlarda düştüm, ama “Bu acı başka bir şey” diye düşündüm o an. Böyle olağanüstü durumlarda insanın aklına saçma sapan şeyler gelir ya, benim de öyle oldu, “Ne garip” dedim “Bedenimiz ne kadar farklı acıyı deneyimleyebiliyor. Her acının rengi, şekli, yoğunluğu, boyu posu birbirinden ne kadar farklı”. Bedenimizdeki her uzvun, her organın, misafir ettiği/ev sahipliği yaptığı her hastalığın, halin acısı birbirinden tamamen farklı.
Güç bela yatağıma geri geldim, çok dikkatliyim, zor bela yerleştim yatağa, yorganı çekerken hop, yorgan parmakcağızıma dokundu, gene bir acı fırtınası tüm bedenimi sardı.
Bir taraftan kendime küfrediyorum nasıl bu kadar sakar olurum diye, bir taraftan ağrı kesici almak istiyorum ki ağrı kesici mutfakta, bu halde ha mutfağa gitmişim, ha kendi yaptığım sal ile Moda’dan Kıbrıs’a, o an ikisi de aynı zorlukta benim için. Dedim; “Kızım, bu gece böyle yarına Allah kerim”.
Yatakta acıdan kaskatı yatıyorum, aklıma beden tarama meditasyonu yapmak geldi. O kadar baskın bir acı var ki bedenimde, bir taraftan da neyi tarayacağım, tam olarak kestiremiyorum.
Bu arada bugüne kadar aldığım eğitimlerde beden tarama meditasyonlarında hep uyumuşumdur, bu sefer de belki uyurum diye zayıf bir ümit var içimde.
Bütün dikkatimi sol ayağımın kesilen serçe parmağına verdim. Çok acıyor, zonkluyor, parmağım sanki bir deniz anası gibi acıyla büyüyor, acıyla küçülüyor, parmağımı görmüyorum ama sanki kıpkırmızı ve alev alev yanıyor, çok sıcak ve sanki çok büyümüş. Nefesim elbette kesik kesik, zonklama arttıkça nefesimi tutuyorum. Dikkatimi hem serçe parmağımda tutmaya çalışıyorum hem de nefesimi elimden geldiğince tutmamaya.
Dikkatimi sol serçe parmağımın yanındaki parmağıma getiriyorum. Acı orda da çok yoğun.
Dikkatim sol ayağımın orta parmağında, acı çok yoğun.
Dikkatim ortanca parmağımın yanındaki parmakta, acı orda çok yoğun.
Dikkatim sol ayağımın baş parmağında acı orda çok yoğun.
Dikkatim sol ayak tabanımda, sol ayağımın üstünde, sol ayak bileğimde, sol baldırımda, sol dizimde, sol bacağımın üst kısmında, acı buralarda çok yoğun.
Dikkatim sağ serçe parmağımda, diğer ayak parmaklarımda, acı buralarda çok yoğun.
Sağ ayak tabanım, sağ ayağımın üstü, sağ ayak bileğim, sağ baldırım, sağ dizim, sağ bacağ üst kısmı, acı buralarda çok yoğun.
Dikkatim her iki kalçamda acı burada yoğun. Serçe parmağımdaki kadar yoğun değil ama, bir doz daha düşük bir yoğunlukta.
Dikkatim karnımda. Acı burada da var. Fakat şaşırarak fark ediyorum ki 3-4 gündür karnımda hissettiğim kramplar ve sancı yok. Sol serçe parmağımın acısı karnıma kadar ulaşıyor, bunu hissediyorum, bir taraftan da bir süredir beni rahatsız eden karın ağrılarımın son bulduğunu görüyorum.
Karnım rahat. Bu çok hoşuma gidiyor. Karnımdaki rahatlığı biraz daha hissederek karın bölgemde kalmak istiyorum.
Dikkatim göbek deliğimin sağ tarafında, sol tarafında, altında ve üstünde dolaşıyor. Serçe parmağımın acısı buraya kadar ulaşıyor ama net bir biçimde hissediyorum ki karnımdaki eski ağrı yok. Vayyyy, ne zaman gitti bu ağrı acaba? Daha baskın bir acı ortaya çıkınca görünmez mi oldu, yoksa parmağım kesilmeden önce ağrı sonlanmıştı aslında ve bir süredir beni çok rahatsız eden ağrının bittiğini, gittiğini fark bile etmedim mi? Karnımdaki sancı bazen oldukça yoğun oluyordu, şimdi o sancının/ağrının olmama hali, parmağımdaki yoğun acıya rağmen, çok keyif verici geliyor. Karnımdaki sancısız halin verdiği keyfi ve parmağımdaki acıyı aynı anda hissedebiliyorum. Beden aynı anda birden fazla hisse ev sahipliği yapabiliyor.
“Beden tarama meditasyonu yapmamış olsam belki sadece parmağımdaki yoğun acıyı hissedecektim ve karnımdaki ‘mutlu’ hali hissedemeyecektim” diye düşünüyorum. Acıyı net hissediyoruz da bedendeki acı çekmeyen yerlerimizin hislerine kulak vermiyoruz.
Acının sesi çok yüksek, ‘acısız’ olmanın sesi çıplak kulakla duyulmuyor.
Bedensel olarak ‘iyi olmak’ belki de bu sessizliği duyabilmek/anlayabilmek. “Daha fazla meditasyon yapmalıyım” diyorum kendime. Bedenimden, düşünme haline geçtiğimi fark edip, dikkatimi tekrar bedenime getiriyorum.
Dikkatimi omuzlarıma getiriyorum. Parmağımın acısı omuzlarıma kadar ulaşıyor, ayrıca çok gerginler, omuzlarım yuvarlak değil de sanki vatkalı gibi, düz, kulaklarıma doğru yükselmiş, sert köşeli. Omuzlarımı iyice kulaklarıma doğru çekiyorum, sıkıyorum, sıkıyorum, sıkıyorum, serbest bırakıyorum, biraz sallıyorum, tekrar serbest bırakıyorum.
Dikkatimi kollarıma, dirseğime getiriyorum. Parmağımın acısını buralarda da hissedebiliyorum. Ama zonklama yok, kesilen parmağımda olduğu gibi alev alev yanmıyor. Sadece acı var.
El parmaklarıma geliyorum. El parmaklarım çok gergin. Birkaç kez açıp kapatıyorum parmaklarımı. El parmaklarımdaki soğukluğu da hissediyorum. Avucumun içi terlemiş.
Birden kendimi çenemde buluyorum. Aynı gerginlik çenemde de var. Çenemi birkaç kez açıp kapatıyorum, alt çenemi üst çenemden biraz ayırıyorum.
Dikkatimi artık serbest bırakıyorum, iki kaşımın arasında buluyorum kendimi. İki kaşımın arası beden farkındalığında nerdeyse en zayıf olduğum bölgem; orası adeta bedenim üstünde bir otonom bölge, kendi kararlarını tamamen kendi alıyor, sanki hiçbir yetkim/etkim yok. Arkadaşlarım bazen ‘Çağla neden kaşlarını çattın’ diyor, oysa ben çattığımı farkında bile değilim. Elimi kaşlarımın arasında gezdiriyorum ve kaşlarımı çattığımı, oluşan kırışıklıktan anlıyorum. Parmaklarımı kaşlarımın üstünde gezdirerek masaj yapmaya çalışıyorum. Rahatlıyor mu kaşlarım, anlayamıyorum.
Tekrar sol ayak serçe parmağıma dönüyorum. Çok çok ağrıyor, ama fark ediyorum ki ayağı ilk kestiğim, suyun temas ettiği ya da yorganın değdiği andaki keskinlikte değil. O zaman dayanılmaz gelmişti acı, şimdi tüm yoğunluğa rağmen fark ediyorum ki artık kaldırabileceğim bir acıya dönüşmüş. Bu acı ile kitap okuyabilirim, film izleyebilirim, sohbet edebilirim vs.
‘Karnımdaki ağrının kaybolmasını fark etmediğim gibi, parmağımdaki acının da sonlandığı fark etmeyebilir miyim’ diye düşünüyorum. Uykum yok zaten, acımla kalmaya karar veriyorum.
“Ne kadar yoğun olursa olsun, bu acı katlanılabilir bir acı” diye düşünüyorum ve biliyorum ki acım bir süre sonra geçecek.
Zihnime şu anda hiçbir ağrı kesicinin geçiremediği çok yoğun acılar çeken insanlar geliyor, bazıları aynı anda ölüyor olma duygusu ile de yüzleşiyorlar. İçimi büyük bir suçluluk duygusu kaplıyor. Yaptığım beden tarama meditasyonunu saçma ve aptalca buluyorum. İyi ve genel olarak sağlıklı olmaktan suçluluk duyuyorum. Zihnimde bir görüntü beliriyor, bir hastane odasındayım, çok acı çekiyorum ve çok ciddi bir hastalığım var. Bir an için ‘hastalığım ne olsun’ diye düşünürken yakalıyorum kendimi. Odamın dışında sevdiğim insanlar ağlıyor. “Asıl bu yaptığın saçma ve aptalca” diyorum, olmayan bir hastalığa ve çekmediğin o hayali hastalığa ait yoğun acıya yoğunlaşmak…
Ne çabuk suçluluk duyduğumu düşünüyorum, her şeyden suçluluk duyuyorum, görece sağlıklı olmaktan, zaman zaman mutlu olmaktan, keyifli olmaktan…
Bir süre sonra beklediğim bir mesaj geldi mi telefonu elime alıyorum, telefona dalıyorum…
Yogabiz.pro
Çağla Güngör