Netflix, 2020’de David Fincher’dan Ben Wheatley’ye, Antonio Campos’tan Spike Lee’ye kadar birçok yönetmenin yeni filmini tüm dünyayla buluşturdu. Ben de bunlar arasından en iyilerini sizler için seçtim. Listeyi oluştururken filmlerin Türkiye’de dijital prömiyer yapması şartını göz önünde bulundurdum.
1-Mank
“Barton Fink”in biyografik kardeşi, David Fincher’ın büyüleyici 1930’lar atmosferinden güç alıyor. Yönetmen sinema dünyasına kendi senarist tanımını getirirken aşırı melankolik ve siyah-beyaz takılıyor. Bir anti-kahramanın izdüşümlerini keşfe çıkıyor.
2-Lost Girls
Deneyimli belgeselci Liz Garbus, ilk kurmacasında seks işçilerinin cinayetlerine odaklanıyor. Long Island Seri Katili’nin izdüşümleri; ruhsal, soyut, modern ve feminist bir polisiye-gizem filmi servis ediyor ve anlamlı sorular sorduruyor.
3-I’m No Longer Here (Ya No Estoy Aqui):
Kumbia kültürüyle nefes alıp veren, entelektüel bir suç-dans filmi. Fernando Frias Yeni Meksika Sineması’na değerli bir ‘şiddet’ yüklü koreografi eklemesi yapıyor. Lehçesini de, dilini de bilmediğimiz yaşayışlar sunuyor.
4-Sonsuz Siper (La Trinchera Infinita / The Endless Trench) (2019):
1936’da Franco rejiminin ortasında kalmış bir ailenin melankolisine bireylerin gözünden çarpıcı bir şekilde bakıyor. İspanyol yönetmenler Aitor Arregi, Jon Garano ile Jose Mari Goenaga, faşizme ve kıyıma dair görsel açıdan etkili bir film çıkarıyor.
5-Disclosure (2020):
Hollywood ve sinemadaki transfobiye dair asap bozucu bir belge. Sam Feder, röportajlar ile film görüntülerini o kadar ahenk yüklü birleştiriyor ki, olup bitenlere kulak kabartmamak imkansız gibi! Ayrımcılığın ipliği pazara çıkarılıyor.
6-Jingle Jangle (2020):
Bir Afro-Amerikan müzikalini oyuncakçı motifinin arasına düşürüyor. Adeta Toys ile Cabin in the Sky birleşiyor. Üstlelik The Wiz ile de akrabalık kurabiliyor. Forest Whitaker, bu yaratıcı görsel efektlerden ve enerjiden destek alan filme de katkıda bulunuyor.
7-Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum (I’m Thinking of Ending Things) (2020):
Edebi bir zihin yolculuğu… Iain Reid’in riskli romanının yaratıcı eslerle sarılı uyarlaması… Charlie Kaufman usulü bir yapboz… Lukasz Zal’ın varlığıyla ikonik senaristin yönetmenlik koltuğundaki en iddialı filmini sunuyor.
8-Bu Gece Ormanda Kimse Uyumuyor (W Lesie Dzis Nie Zasnie Nikt / Nobody Sleeps in the Woods Tonight):
Adeta Polonya aşırılığından ya da dehşet sinemasından gelip Teksas Katliamı’nı Argento çekmiş izlenimi bırakan bir yapıt. Bartosz Kowalski’nin ‘ölümcül kamp’ tanımı ‘orman motifi’ne bambaşka bir bakış getiriyor. Bir Leh canavarını aydınlatıyor.
9-Rebecca (2020):
Hitchcock’un gotik korku filmi klasiği Ben Wheatley’nin elinde renkli bir fetiş objesine dönüşüyor. Sinema aşılayan keyifli bir seyir süreci sunuyor. Lily James ile Armie Hammer’ın varlığından ziyade uçarı yönetmenin saykodelik bir Hitchcock fetişizmine imza atmasıyla anılacaktır.
10-Horse Girl (2020):
Feminist ve sıra dışı bir weird western filmi. Jeff Baena, Allison Brie’yi çok iyi kullanıp, fantastik, komedi ve dramın enjekte edildiği uçuk bir evren sunuyor. Amerikan maço kültürüne karşı çıkan bir gerçeküstücü zihin servis ediyor.
11-The Binding (Il Legame) 6.5:
Sorrentino’nun yanında yönetmen asistanı olarak çalışan Domenico Emmanuele de Feudis, bir korku hikayesine girmiş. Adeta ülke sinemasında türün furyaya dönüştüğü 70’lerde geçen İtalyan mamulü bir “Rosemary’nin Bebeği”nin peşine düşüyor. Okült gruplar ve tekinsizlik de sinematografi-müzik birlikteliğiyle işliyor.
12-Once Upon a Time in London (2019):
Simon Rumley’den stilize bir gangster filmi. “The Public Enemy” (1931) ve “Scarface”in (1932) İngiltere’den kardeşlerini çıkarıyor. “Mean Streets”in (1973) izini süren görsellik etkileyici. Renk filtreleri ve saykodelik yapı ise avcuna alıyor.
13-Platform (El Hoyo / The Platform) (2019):
“Cube”den (1997) bu yana yapılmış en heyecan verici tek mekan bilimkurgusu. Kast sistemine dair yorumları, Ferreri’den Bunuel’e uzanan göndermeleriyle de çarpıcı olabilen bir evren sunabiliyor. Galder Gaztelu-Urrutia’nın yolu açık!
14-A Whisker Away (Nakitai Watashi Wa Neko Wo Kaburu) (2020):
Macaristan’dan “Kediler Şehri” (1986) ile Japonya’dan “Senin Adın”ı (2016) birleştiren bir beden değiştirme animesi. Jun’ichi Sato’nun deneyimini hissettirdiği kedi sevginizi arttıracak büyülü bir yapıt.
15-Willoughby Ailesi (The Willoughbys) (2020):
‘Addams Ailesi’nin android kuşağından veliahtı olmak için yola çıkarken “İnanılmaz Aile” (2004) ile de kardeşlik ilişki kuran bir aile komedisi. Pixar’a taş çıkartan tasarımları ve zeki senaryosuyla çıkageliyor. Ricky Gervais ise 7’den 70’e eğlence vaat ediyor.
16-Homeward(2020):
Campos’tan Lelio’ya, Sorrentino’ya Kawase’ye kadar iz bıraktı. Korona belgelerinin, kısalarının toplaması böylesi antolojik film projeleri arasında kaliteyi de yüksek tutmasıyla dikkat çekti. Kimi yönetmenler uzun metrajda yakalayamadıkları ahengi karşımıza çıkardı.
17-Fierce (Jak Zostac Gwiazda) (2020):
Polonya’nın Popstar’ını masaya yatırıyor. Android yazışmalarından destek alan teknolojik bir komedi. Anna Wieczur-Bluszcz, şan-şöhret dünyasındaki yozlaşmaları topa tutarken başrol oyuncusu-ortak senarist Julia Kaminska’dan da güç alıyor.
18-Curtiz (2018):
Michael Curtiz’in biyografisi, eksikleri kapatacak bir siyah-beyaz vizyonla sunuluyor. Hollywood’un kirli sayfalarını aralarken Macarca da konuşturulan ana karakterine politik açıdan doğru anlam da yükleyebiliyor. Yönetmenlik koltuğunda Tamas Yvan Topolanszky var.
19-Uncut Gems (2019):
Safdie Kardeşler ile Adam Sandler’ı bir araya getiriyor. Bir kuyumcunun ikiyüzlülükle imtihanının gerçekçi tasvirini sunuyor. Cassavetes imzalı “Çinli Bir Bahisçinin Ölümü”ne kara komedi ayarı veriyor.
20-Sosyal İkilem (The Social Dilemna) (2020):
Jeff Orlowski, sosyal medyanın teknolojik bir tehdide dönüşmesini topa tutuyor. Adeta bizi bir gerilimin ortasına atıyor. O uçuruma kapılmak da, o döngüden kaçmak da sizin elinizde!