Saf aksiyonun çizgi roman uyarlamalarına kayıp kontrolden çıktığı yıllarda bu konuda taze bir kana ihtiyaç var. Netflix’te 2018’de orijinal Endonezya filmi “The Night Comes for Us”tan sonra 2019’da da Michael Bay bu boşluğu doldurdu. 13 Aralık’ın yenileri (vizyon, online platformlar dahil) arasında en iyisi olan Netflix orijinali “6 Underground”, iyi çekilmiş, tıkır tıkır işleyen ve dinamik bir teknolojik aksiyon filmi.
Filmin notu: 6.7
Kontrolden çıkan burjuvazinin zevkleri
1959’da William Castle, “Lanetli Ev”de (“House on Haunted Hill”) bir milyarderin (Vincent Price) evine insanları davet edip 10.000 dolar ödüllü bir aristokrasi oyununun başlamasına alan açmıştı. Hedef klasik perili ev filmi klişelerini eğip bükerek tersine çevirip ‘oyunlu korku filmi’ modelini yaratmaktı. 2019’da “6 Underground”da Michael Bay, ‘Deadpool’ ve ‘Zombieland’ serisinin başarılı senaristleri Rhett Reese-Paul Wernick ikilisiyle bir araya gelerek altı milyarderin gözünden bir aksiyon filmi planlıyor.
Aslında 1 numara olarak düşünülen Ryan Reynolds’ın anlatıcı sesiyle akarak ve açılışını akıllara durgunluk verecek hızdaki 20 dakikalık bir araka takip sekansıyla yaparak hedefini ortaya koyuyor. Saf aksiyon sevgisi zirvede start alıyor film. Karakterimiz Top Gun’ın jet pilotunun afyon çekmiş bir temsili gibi belirip ölümü taklit edebildiğini söylüyor. Bunun üzerine de aslında 2 numara olarak bir ajan (Mélanie Laurent), 3 numara olarak bir tetikçi (Manuel Garcia-Rulfo), 4 numara olarak bir doktor (Adria Arjoni), 5 numara olarak bir hırsız (Ben Hardy), 6 numara olarak bir askeri sniper (Dave Franco) devreye giriyor. 7 numara is Corey Hawkins’in ‘operator’ü olarak konumlanıyor. Bunlar sınırsız tahribat, cinsellik ve adrenalin için ant içiyorlar.
‘Görevimiz Tehlike'nin modeli yenilenmeye ihtiyaç duyuyordu
Yönetmen, büyük oranda Amerikan sinemasının siyasi kanadında inatla bir bölgeye girip, başka ırktan, soydan, etnik kökenden veya dini gruptan insanları parçalama/yok sayma şovenizmini ters yüz etmek için yola çıkıyor. Turqistan (Türkistan) adlı Türki cumhuriyetleri kapsadığı varsayımı ile yola çıkan hayali ve adeta ütopik bir cephenin üzerine gidiyor. Ama onun yollarını çok net bir şekilde çizmiyor.
Aksine kariyerinin teknolojik ‘Görevimiz Tehlike’sini, ‘ekip aksiyonu’nu yapmak için yola çıkıyor. Serinin kendi içinde tutarlı dursa da 2000’den sonra John Woo’nun gitmesiyle hiçbir şekilde modernize olamadığı demode tür filmi algısıyla dertleri var. Açıkçası askeri sniper Franco’nun bir cenazedeki Amerikan bayrağı eşliğindeki görüntüsü de filmin milliyetçi söylemlere karşı tutumunu, cinliğini ortaya koyuyor. Önce altı, ardından yedi karakterin izinde ilerleyen bu ‘ekipli teknolojik aksiyon’, merkezdeki Reynolds’ın bir cep telefonuyla kontrol gücünden besleniyor.
2010’ların en iyi aksiyon filmlerinden
İşin içine bir Doğu bölgesi sanat eseri, silah veya başka bir şeyin kaçakçılığına ya klişe bir operasyonuna malzeme olarak devreye sokuluyor. Asla film, “Savaş Tanrısı” (“Lord of War”, 2005) gibi kalıplarını ve hedefini net bir şekilde belli etmiyor. Bu da “6 Underground”ın alaycılığını ortaya koyuyor. Michael Bay, burada aslında yüksek tempolu bir oyunun ortasına yerleştiriyor bizi. Finaldeki tekne sekansında karakterlerin havalanabilmesi 1’in elindeki “Zamanı Durduranlar”ı (“Clockstoppers”, 2002) (ki orada 1946 tarihli Emeric-Pressburger klasiği “Aşk ve Ölüm”den esinlenilmişti) akla getiren bilimkurguya yatkın teknolojik cihazdan kaynaklanıyor.
Yönetmen, “Kaya” (“The Rock”, 1996) ile aslında militarizme karşı çıkan bir aksiyon klasiğine imza atarken, arka plandaki ‘Alcatraz’ motifinden de bolca beslenmişti. Burada ise bildik Orta Doğulu/Müslüman klişesini alaya alırken, ölümle dalga geçebilen ve ‘Tetikçi’ (‘Crank’) serisinin ‘hızlanmazsan kalbin durur ve ölürsün!’ motivasyonunu akla getiriyor. “6 Underground”, 2010’larda Hollywood’un “Kingsman: Gizli Servis” (“Kingsman: The Secret Service”, 2014), “Acil Teslimat” (“Premium Rush”, 2012), “Mad Max: Fury Road” (2015) ile beraber en iyi 5 aksiyon filmi arasına adını yazdırıyor. Koreografisi, fikri, kurgusu ve temposuyla günümüze adapte olmak bu başarıyı getiriyor.
Teknolojik aksiyon filmlerinin enerjik 'Muhteşem Yedili'si
Bay’in 14. uzun metrajının, klasik bir intikamcı aksiyonu olmaktan öte etraftaki ‘ajan ekibi aksiyonları’na mesaj verme kaygısıyla şekillendirdiği kesin. ‘Görevimiz Tehlike’nin klasiklikle kontrolden çıktığı yıllarda yönetmen, üç kurgucu ile döneme ayak uyduruyor, hikaye kurgusunu bozmaktan keyif alıyor. Snorricam ve çok yakın planın aktif olduğu koreografilerle gaza basıyor. Yabancı görüntü yönetmeni Bojan Bazelli de ‘Transformers’ sonrası yönetmenin dijitale yatkınlığına destek vermek için var.
Ortaya teknolojik aksiyon filmleri arasında modern klasiğe dönüşen “Yüz Yüze” (“Face/Off”, 1997) ile olmasa da “Devlet Düşmanı” (“Enemy of the State”, 1998) ve “Kartal Göz” (“Eagle Eye”, 2008) ile yarışacak bir film çıkıyor. 150 milyon dolarla kendine alan bulmuş Bay. “13 Saat: Bingazi’nin Gizli Askerleri” (“13 Hours”, 2016) gibi Hollywood’un istediği politikaya kayan anlamsız bir cephe filmine imza atmıyor. Aksine teknolojik aksiyonların “Muhteşem Yedili”sini (“The Magnificent Seven”, 1960) yaratırken, 2016’da klasik metotlarla onu anlamsız bir şekilde yeniden çeken Antoine Fuqua’ya da selam çakıyor.
Bay'in kariyerinde zirveyi zorluyor
Film, ciddi bir burjuvazi ve milyarderlik eleştirisi içeriyor. Buradaki tiplemelerin yozlaşmalarını hikaye kurgusunu delik deşik ederek teknolojik bir kurgunun, enerjik bir görsel yapının içine sokuyor. Yeraltının adamlarını keşfe çıkarken, “Muhteşem Yedili”-‘Crank’ arası bir damarla ‘Görevimiz Tehlike’nin son 13 senesini çalımlıyor.
Bay’in kariyerinde de “Kaya”nın ardından ikinci sıraya yerleşiyor. “6 Underground”, uçuk evreni, günümüze ayak uydurması ve dinamik temposuyla her zaman anılacak bir tür filmi. Netflix’in açtığı alana da çok şey borçlu. Saf aksiyona aç olduğumuz bir dönemde, çizgi roman uyarlamalarının bu türü sömürdüğü yıllarda ilaç gibi geliyor.
KEREM AKÇA / k_akca@yahoo.com