FİLMİN NOTU: 6.5
10 Ağustos’ta Netflix’te başlayan “Gönül”, an itibarıyla 2022 yapımı en iyi yerli film. Büyülü gerçekçi bir Soner Caner masalı. Kürt sinemasının Fellini’si “Çingeneler Zamanı”yla “Geronimo”yu birleştirip Lütfi Akad’ın “Kızılırmak Karakoyun”unun çingene filmi ardılına imza atıyor. Ritmi takip etme kuralıyla ‘gönül’ yaratmaya oynayan özgün bir dans-sinematografi birlikteliği sunuyor.
BÜYÜLÜ GERÇEKÇİ BİR SONER CANER MASALI
Soner Caner, ortak yönetmenliğini yaptığı “Rauf”ta (2016) ıssız diyarlardan bir Kürt efsanesini keşfe çıkmıştı. Gömme olayını bir çocuğun hayali olarak tasarlamıştı. Bir çeşit Fellini dokunuşu orada da hissedilmişti. Büyülü gerçekçi vizyonuna sinematografik zekayla karşılık bulmuştu. Vedat Özdemir’in 2.35:1 görüntüleriyle mest etme olanağı bulmuştu.
“Gönül”de ise Kusturica’nın “Çingeneler Zamanı”nın (“Dom Za Vesanje”, 1988) yolunu izleyen bir eserle dikiliyor karşımıza. Yine egzotik bir yörede bilinmeyen bir büyülü gerçekçi vizyon baştan itibaren bu esere siniyor. ‘Masalsılık’ da bu açıdan bir araca dönüşüyor aslında. Türkiye’den Kuzey Afrika’ya kadar birçok bölgede 2-3 milyon kişi olarak yaşadığı bilinen Dom çingeneleri keşfe çıkılıyor.
WESTERN VE DANS FİLMİNDEN BESLENİYOR
Film Tim Burton’vari masalsı bir jenerikle açılıyor. ‘Gönül’e dönüşmeyi öneren bir Dom deyişiyle devam ediyor. Ardından Piroz’un (Erkan Kolçak Köstendil) kelle ve pilav içeren bir tabağı çizgi romansı bir şekilde almasını takiben 3 dakikalık bir plan sekans görüyoruz. Bajar’ın Kürtçe bestelerinden beslenerek buradan itibaren ritmi takip etme kuralı konuyor.
Görüntü yönetmeni Özdemir ile kurgucu Doruk Kaya ile birliktelik de aslında çingene westerni misali bir atmosfere de sebebiyet verebiliyor zaman zaman. Film, “Çingeneler Zamanı” kadar iddialı olmak istemiyor. Aksine bir yerden sonra ritim duygusundan bir ‘gönül’ yaratma, bu büyüyü gerçekleştirme sevdasına tutuşuyor. Bu da dans koreografilerinin en ‘egzotik’ halini manidar hale getiriyor.
GATLIF İLE DE BAĞLANTI KURUYOR
Vedat Yıldırım-Cansun Küçüktürk’ün (Bajar) özgün besteleri ayrı bir tat katıyor. Bu tat da filmin koreografilerine doğrudan destek veriyor. Dram ile komedi arasında gidip gelme duygusunda aslında Bülent Emin Yarar’dan Selim Bayraktar’a, Asiye Dinçsoy’dan Şevval Şam’a müthiş bir ekip oyunculuğu var. Bunların üzerine alt kültür kıyafeti fazlasıyla yakışıyor.
Finale doğru görkemli bir at koşuşturma sekansı western diyarlarından kopup gelmiş gibi. Burada aslında yapılmak istenen Kusturica’nın ardılı olmak. Ancak ondan sonra Gatlif’in yarattığı müzik-çingene ilişkisi üzerine gitmek de esaslı hedefe dönüşüyor.
Bu sayede kaydırılan kameranın manalı dehlizler açtığını tanıklık ediyoruz. Cezayirli sinemacının “Geronimo”su (2014) ile kardeşlik ilişkisi de kurulabiliyor. Sanki onunla “Çingeneler Zamanı”nı Kürt sinemasının Fellini’si birleştirmiş izlenimi bırakabiliyor.
RİTME EŞLİK EDİLİNCE DEĞERİNİ AÇIĞA ÇIKARIYOR
Arkada veya kapalı mekanlardaki aynalar ve daha fazlası sinematografik açıdan büyülü hale sokuluyor. Resul Solmaz’ın sanat yönetimi çok başarılı. Bu durum da asında büyülü gerçekçi bir ritim ile yanıp tutuşma sözü veriyor. Soner Caner, “Gönül”ü başı sonu açık bir şekilde planlamış.
Kapanışta Hazar Ergüçlü ile Erkan Kolçak Köstendil’in yabancılaştırıcı natüralizm üzerine kurulu yapısı bir başka efsanenin temellerini atıyor. Yapım tasarımcılığı ile kariyerine başlayan yönetmenin filmi de o dokudan beslenir hale getirdiği bir gerçek. Emeric Pressburger-Joe Wright da bu konuda işlevseldir. Burada o damardan anlamlı bir kenar mahalle kültürü temsili çalkalanıyor asında.
KESİŞEN HAYAT GELGİTLERİNDEN KENDİNİ YOLUNU BULUYOR
Çingene dili konuşulmasa da bize yansıyanlar “Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü?” (2006) ve “Vizontele”yle (2000) kardeşlik ilişkisi kuran bir şekle sokuluyor. Ama bunların yoluna sapma gibi bir sıradanlığa veya kopyala-yapıştır düşüncesine kapılma yok.
Bu sayede ilginç bir ritim ve damardan bir lehçe bu durumdan besleniyor. Masalsı ve çizgi romansı tadın ‘gönül koyma’ namına planlanması da öylesine bir göbek atma seansını devreye sokuyor. Savaş Ay’ın trash “Dansöz”ünde (2001) Roman kültüründe dibi görmek vardı, öyle bir eylem ama yarıda kalmıştı. Burada ciddi bir şekilde bize tesir edilir.
Kenar mahalle kültürünün bir ritimle bize yansıtılma hali bütünlüklü oyunculardan da destek alıyor. Balkanların Fellini’si Kusturica’nın dokunuşu Caner’de böylesi bir sürrealizm olarak karşılık buluyor. O damardan da bize yansıyanalar bir dans koreografisi ve ritmin getirdiği kesişen hayatlar filminin gelgitlerinden kendi yolunu bulma hareketlenmesi esasen.
DOMLAR ANADOLU EFSANESİ RİTMİNE KAVUŞUYOR
Elbette Yılmaz Erdoğan’ın “Vizontele”si ile bir bağlantı kuruluyor. Ama ona Fellini refleksi veriliyor. Özdemir’in kamerası adeta dans ederken müzik-kurgu birlikteliğinden detaycı bir şekilde destek alıyor. Bize bir çeşit Anadolu efsanesi ritmi veriyor.
Bu konuda Lütfi Akad başyapıtı “Kızılırmak-Karakoyun” (1967) gibileri de akla geliyor nihayetinde. “Vizontele”den ziyade o duraklara uğrama gerçekleşiyor. Yabancıllığa büyük oranda insani bir dokunuşla sarma arzusunu anlamlandırmış Soner Caner. Kürt sinemasında nev-i şansına münhasır biçimci bir sinemacı.
SONER CANER’İN YÖNETMENLİK KİMLİĞİ ANADOLU’DA AÇIĞA ÇIKIYOR
Bu damardan da kendi ritmini alıp gitmiş nev-i şansına münhasır bir Türk-işi çingene filmi üretmiş. “Çingeneler Zamanı” damarını Lütfi Akad’a çekip Fellini-Gatlif arası bir dokunuşta bulunuyor. O damardan kendine fantastik bir vizyon bulabiliyor. Yönetmenlik açısından en serbest ve olmuş filmine bu sayede imza atabiliyor. “Mukavemet”te tek plan çekilmiş polisiye filmi olarak aslında bir yarıda kalmışlık, vasatlık vardı.
Ama Anadolu topraklarındaki bilinmedik efsaneleri, kıyıda köşede kalmış masalları keşfetmekte daha becerikli. “Rauf”tan sonra burada natüralizmi devre dışı bırakan vizyonuyla ayakta tutuyor bir çingene filmini. Yönetmenin becerisi ıssız doğalarda açığa çıkıyor. Onun kaleminden efsaneler anlatılmaya devam edilirse kariyeri de heyecan verici ve özgün hale gelir.
Sinemacı aranan yerli filmi çingene filmine imza atabiliyor. Ama “Rauf”taki Kürtçe ana dil çekilmemesi durumundan sonra burada da çingene dilinde yapılmaması problemi var. Bunun ötesinde de toplu oyuncu kadrosunu içerisinde Erkan Kolçak Köstendil böylesi bir projeyi kaldırmakta problem çekebiliyor. Onun yüzünden filmin 96 dakikadan 80-85’e indirilmesi gerekebilir hissi verilebiliyor.