77. Venedik Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’yle dönen “Pieces of a Woman”ı 45. Toronto Film Festivali’nde dijital dünya prömiyerinde izleyip analiz ettim. Mundruczó; hamile kalma, çocuk sahibi olma ve düşük yapmayı gibi bıçak sırtı konuları, Antonioni, Jancso ve Mungiu etkileri taşıyan modern ve şiirsel bir ‘yas/ilişki filmi’ne malzeme ediyor.
Filmin notu: 6.9
Mundruczo ilişki incelemede yetkin bir sinemacı
Kornél Mundruczó, “Delta” (2008) ile bir ilişki/ensest filmindeki yetilerini göstermişti. Orada da bir nehrin imgesel ve metaforik arka plan görüntüsüne dönüşmesinden destek almıştı. Ama “Beyaz Tanrı” (“Fehér Isten”, 2014) ve “Jupiter’in Uydusu” (“Jupiter Holdja”, 2017) ile sinemasal açıdan yedinci sanata bir katkısı olmayan ve gerçekçiliği anlamsız hale getiren anlamsız irade öykülerine kaymıştı. Başarılı görüntü yönetmeni Matyas Erdely ile ayrılmak yaramamıştı. Burada yine riskli bir konuya el atıyor. Travmatik bir düşük yapma olayını merkezine alıyor. Onun üzerinden şiirsel ve entelektüel bir ilişki tasvirine kayıyor.
“Pieces of a Woman”ın açılış sekansında bir düşük olayının yaşandığı o anın sahiciliğine baktığı görülüyor. Evde bir ebenin (Molly Parker) çocuğu doğurtmaya çalışması, çoğumuzu “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün”e (“4 Luni, 3 Saptamâni si, 2 Zile”, 2007) kadar götürüyor. Ama oradaki yasa dışı kürtaja sert gerçekçilikle yaklaşmaktan ziyade bu filmin şiirsel anlarla örülü bir hali var. Eliza Hittman’in “Never Rarely Sometimes Always”i (2020) ile de bağlantı kuruluyor. Fakat dil olarak ondan daha olgun ve kalıcı bir yaklaşım var. Yönetmen, olayı sömürmeden günleri bize tek tek gösteriyor. Antonioni’nin işleriyle bu sayede akrabalık kuruyor.
Olayın hüznü ameliyat halindeki kılcal damarlardan yayılıyor
Film, Aralık’ta yaşanan düşük olayının öncesinde ve 3-4 ay sonrasında çeşitli günlerde anne Martha (Kirby) ile baba Sean’ın (LaBeouf) yaşadıklarına, ailenin bireylerinin yaptıklarına odaklanıyor. Loeb’un kaydırılan kamerayla birlikte Macar Yeni Dalgası’nın öncülerinden Miklós Jancsó’yu da andırdığı görülüyor. Ondan yola çıkan Robert Benton’ın “Kramer Kramer’e Karşı”daki (“Kramer vs. Kramer”, 1979) tarzı akla geliyor bu sayede. Ama Howard Shore’un baskın çıkan etkili besteleri de bu duruma ekleniyor. İşitsel yapı, filmin duygusuna çok şey katıyor.
Kamera kullanımında kaydırmaların yanı sıra ilginç yakın planlar ve detay planlar da psikolojik açıdan devreye giriyor. İyi de oluyor! Epizotların başına yerleştirilen filmin geçtiği yerdeki köprünün açık haliyle bir nehre yukarıdan bakış, mat renklerin vurgusuna yarıyor. Böylesi zeki gün aralarına odaklanmayla birlikte hem ameliyat masasının sancılarının gidip gelmesini, hem de olayın hüznünün etrafa kılcal damarlardan yayılmasını gözlemliyoruz. Nehir imgesi sinemada Jean Renoir’dan (bkz. “The River” / 1951) Tsai Ming-Liang’a (bkz. “The River”, 1997) kadar sayısız entelektüel yönetmen tarafından kullanıldı. Yönetmen, o imgeyi “Delta”dan sonra bir kez daha modern bir dil için kullanıyor.
Melodramı devre dışı bırakan etkili kaydırmalar
Mundruzco, ilk 30 dakikayı aslında plan sekans çekmemiş. O bölüm hamile ana karakterin doğum yapıp yapmayacağına dair tereddüt içinde izlediğimiz psikolojiyi anlatıyor. Bu olayı bir gerçekçilikle bize gözlem olanağı veriyor. Bu sahne evde geçmesiyle de sahiciliğiyle içine alıyor. Ondan sonrasında ise İngilizce konuşan karakterleri izleyen kaydırmalı uzun planlarla Benton’ın sinemaya bakışı canlanıyor. Yönetmenin kaydırmayla melodramı devre dışı bırakması akla geliyor.
“Pieces of a Woman”, yavaş yavaş bir kadının ve düşük olayının parçalarını hikaye kurgusunu allak bullak ederek sunuyor. Piyanodan çıkan bir tuş sesiyle de aslında bu karakterin duygusuna girmemizi sağlıyor. Finale kadar aslında mahkemeye girmese de mahkeme ve sonrasında Tarkovksy’ye göndermede bulunan ruhsal bir planla bitirmek tartışılabilir.
İlişki tanımı Antonioni'nin yapıbozumcu kimliğine götürüyor
Mundruczo’nun sanki Antonioni’nin ustalığının püf noktası olarak beliren bir olayı metaforik açıdan kullanıp esas hikayenin neden-sonuç ilişkisini devre dışı bırakma algısını hissettiriyor. Burada ev hayatının lineer akışı yıkarak kullanılması “Batan Güneş”i (“L’Eclisse”, 1962) ev akla geliyor. Ama bunun üzerine bir felaket vurgusu, metaforu eklenmiyor. Aksine biz ameliyatın damarlarında nefes alıp verecek bir şekle sokuluyoruz.
İlişki tasviriyle Jancso’nun kaydırmalarının buna tepki verdiği görülüyor. Özellikle Kirby ile Shia LaBeouf’un performansları filme boyut katıyor. Onların bıkkınlığı ve başkasıyla yatağa girebilmeleri müthiş bir sahicilikle veriliyor. LaBeouf’un gevezeliği ve ikiyüzlülüğü filmi etkisi altına alıyor. Kirby ise narin bir şekilde etrafta kendini kurtarmaya, başka aşamaya geçirmeye çalışıyor.
Hızlanan kalp atışları günlere bölünerek canlanıyor
Sanki onun hızlanan kalp atışları filmin günlere bölünen anlatısından parçalar halinde üzerimize sızıyor. Mat renkler özellikle sonbahar dokusunu çok iyi veriyor. Bu da ruhsal çöküntüyü yansıtmak açısından şiirsellikle karşılık buluyor. Antonioni-Bergman gibi başlayıp Tarkovsky olarak noktalanma da Mundruczo’nun “Mandy”nin (2018) görüntü yönetmeni Loeb ile ilişkisini ortaya koyuyor.
Film, her şeyden önce Amerikan ailesine dair modern ve katmanlı bir inceleme sunuyor. Bunun ilişki, ayrılık ve hamilelik boyutunu da çok güzel inceliyor. Bu anlamda da içine girdikçe de Ellen Burstyn’in monoloğundan Molly Parker’ın kalitesine kadar başka boyutlarına odaklanmak keyif veriyor. Yönetmenin senaristi Kata Weber’i ortak yönetmen yapması; “Beyaz Tanrı” ve “Jüpiter’in Uydusu”nun ruhsuzluk, ölçüsüzlük problemini büyük oranda çözmüş.
Jancso bir Antonioni filmi çekmiş gibi
Burada ciddi anlamda bir düşük olayına ağıt sömürülmeden canlanıyor. Yas filminin dinginliğiyle hikaye kurgusu zekice delik deşik ediliyor. Yanımıza kar kalan bir dil servis edilip bizde fazlasıyla kalacak bir noktaya açılıyor. Adeta Jancso’nun görselliğiyle çekilmiş bir Antonioni filmi canlanıyor.
“Pieces of a Woman”, şiirsel dış mekan görüntüsüyle kılcal damarlardan ilerleyerek etkili hale geliyor. Düşük yapmanın şiirsel parçaları, ilişkilerdeki erozyonu yüzümüze vurup çarpıyor. Hüzün de bizi sömürmeden bu sayede etkiliyor ve katmanlı bir incelemeye yönlendiriyor.