Deniz Akkaya’nın 15 yaşındaki kızı Ayşe ile yaşadıklarını sosyal medyada önce yazıp sonra da videolarla anlatması çok tartışıldı. Ergen bir kız çocuğunun annesi ile sorun yaşaması çok normal. Nitekim Deniz Akkaya’ya, iki anne, Tuğba Ünsal ile Pınar Altuğ destek verdi. Ünsal, “Ben de bir kız çocuğu büyütüyorum. Yalnız bir anne olmanın insanı bazen çok zor duruma soktuğu zamanlar oluyor” derken, Altuğ, “Ergenlik çok zor bir süreç. Anne kız arasında çatışmalar çok normal ama bunun boyutunu biz bilemeyiz. Buna kimsenin bir şey deme hakkı da yok” yorumunu yaptı. Anne olmayanın, hele hele ergen yaşta çocuğu olmayanın pek anlayabileceği bir durum değil, orası kesin. 14 yaşında ikiz kız çocuğu babası olarak ben bile zaman zaman epey zorlanıyorum. Bazen “Galiba ben babalığı beceremiyorum” diye kendimi bile sorguluyorum. Güvendiğim tek şey, bu durumun geçici olduğu. Deniz Akkaya ile kızı arasındaki problem, annenin çocuğun telefonuna el koyması ile başlamış ya, bu konuda şu yorumu yapabilirim. Telefon, bu çocukların kutsalı haline geldi. O telefonların dokunulmazlığı var. Ceza olarak harçlığını kes, herhangi bir yere gitmesine izin verme, ne bileyim istediği bir şeyi alma, hepsi kabul. Ama telefona dokunduğun anda bu çocukların içinden bir canavar çıkıyor. Pedagog değilim, ceza usulleri konusunda bilgi veremeyeceğim, sadece bir tespitte bulunuyorum.
Deniz Akkaya, kızı Ayşe ile
Deniz Akkaya’nın bana göre tek hatası, bu çatışmayı sosyal medyadan duyurmuş olması. Çok şiddetli bir kavga yaşamış olsalar da, işin içine polis girmiş olsa da, bu iş kendi aralarında kalmalıydı. Birkaç gün küs kalırlar, sonra bir şekilde araları düzelir ve yaşadıkları o kavgayı birbirlerine gülerek anlatırlardı. Bu aşamadan sonra da araları düzelir mi? Zor ama imkansız değil. Ancak Deniz Akkaya’nın asıl öfkesinin kızına değil, kızıyla hiç ilgilenmeyen baba Efe Önbilgin’e olduğunu düşünüyorum ben. Ama işte, birine duyulan öfkenin başkasında patlaması da doğru değil ne yazık ki. Bir çocuğun annesine, annenin de çocuğuna ihtiyacı var. Umarım yakın zamanda yeniden anne-kız ilişkisini kurabilirler.
HEPSİ DEĞİL SADECE BİRİ
Hepsi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan arkadaştı. Eren Bakıcı, Cemre Kemer ve Yasemin Yürük bale bölümünde, Gülçin Ergül de modern dans bölümünde öğrenciydi. Spice Girls’ün dünyayı kasıp kavurduğu 2000’lerin başında 2005’te Cemre’nin annesi Şebnem Özberk’in akıllı bir girişimiyle grup kurdular. Adını da “Hepsi” koydular. Çok iyi iş yaptılar. Özellikle ergen kız çocuklarının idolü oldular. Albümler çıkardılar, turneler yaptılar, dizide bile oynadılar. Sonra ayrılık geldi. 2008’de Gülçin Ergül grubu bıraktığını açıkladı, yola tek başına devam etme kararı aldı. ‘Hepsi’ 3 kişi olarak devam etmeye çalıştı ama olmadı. Zaten bir proje grup oldukları için ömrünün uzun olmayacağı belliydi. Bunda bir sorun yok, ama nedense Gülçin Ergül’ün gruptaki diğer arkadaşlarına karşı hiç anlam veremediğim bir kini var. Grubun 20. yılı için bir belgesel ve konser hazırlama girişimleri Gülçin Ergül yüzünden gerçekleşmiyor. Gülçin, “Kendi belgeselimizi yapmak ve satmak bana biraz megalomanca geliyor. ‘Hayır’ diyebilmek hayatta önemli” diyerek bu teklifi reddetti. Yasemin Yürük bu açıklamalara, “Çok kırıldım. Bizi sevenlere karşı büyük saygısızlık. Gülçin’in bir şarkısı çıkacak olsa Hepsi grubu üzerinden PR çalışması yapılıyor. Grup da yeniden bir araya gelmez. Bu egoyla hiçbir şey olmaz” diye yanıt verdi. Gerçekten Gülçin Ergül’ün egosu yüksek mi? Bir anımı yazayım, siz karar verin. 2011’de Gülçin Ergül ilk solo şarkısını çıkardığı zaman gazetemizi ziyaret etmişti. Oradaki bir sözünü hiç unutmam. Kelime kelime hatırlamayabilirim ama şu anlama gelecek sözler söylemişti. “Hepsi grubundaki bütün şarkıları ben söylüyordum. Hiçbirinin sesi yeterli değildi.” İyi de zaten bu grup bir müzik grubu olarak kurulmamıştı ki... Bir ‘show girls’ grubuydu, tıpkı ‘Spice Girls’ gibi. “Sesim iyi” diye grubun önüne geçmek doğru mu? Grup ömrünü tamamlayacaktı, bu 4 genç kadın mutlu mesut ayrılacaktı, belki 5 senede bir yeniden buluşup bir etkinlikte yer alacaktı, hepsi o kadar. Böyle bir belgesel çekilseydi izlenir miydi, bilmiyorum. Ama 90’lar ve 2000’ler çalan her kulüpte Hepsi’nin ‘Yalan’ şarkısının en az bir kere çalındığını biliyorum. Ve yaşı kaç olursa olsun herkesin bu şarkıya eşlik ettiğini de.