Mehmet CoşkundenizAyin yok vahşet var

HABERİ PAYLAŞ

Ayin yok vahşet var

Türkiye’yi dehşete düşüren İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetleriyle ilgili bilgi kirliliği öyle bir aşamaya geldi ki, bu iki genç kızın, bilerek ve isteyerek Semih Çelik tarafından öldürülmeyi kabul ettiğini söyleyenler bile var. Yok üçü de aynı gün siyah giymişler de, yok tüm bunlar bir ayinin parçasıymış da, İkbal’in surlarda ne işi varmış da....

Ayin yok vahşet var

Siyah giymek ne zaman ritüel oldu? Şimdiki gençlerin neredeyse tamamı hemen her gün siyah giyiyor. Bazı liselerin forması bile siyah. Ayrıca İkbal’in oraya belki de kendisine “İntihar edeceğim” diyen Semih’i bir umut kurtarabilmek için gitmediğini nereden biliyorsunuz? Ya da Semih’in onu “Gelmezsen Ayşenur’u öldüreceğim” diye tehdit ederek çağırmadığı ne malum? Günün sonunda, bu iki genç kızın öldürüldüğü gerçeği var önümüzde. İsteyerek de gitseler bir vahşete kurban gitmelerinin gerekçesi olabilir mi? Semih’in babasının ifadelerini okursanız, bu caninin vahşet planını yıllar boyunca adım adım yaptığını görürsünüz. Baba, “Okulu bıraktı, kasapta çalışacağını söyledi. Ben de onu bir kasabın yanına verdim” diyor. Peki “Kasap da nereden çıktı?” diye hiç mi sorgulamıyor? Kasaplık aile mesleği mi ki, bu cani bir anda et kesmeyi öğrenmek istiyor? Baba bilgisayar aldıklarını, kendileri odaya girdiğinde bilgisayarı aceleyle kapadığını, şifreli olduğundan açamadıklarını söylüyor. Odasındaki vahşet içerikli resimlerin de farkındalar ama “Kendine bir şey yapar diye pek karışmıyorduk” diyor. Şimdi bu babanın olayda hiç mi suçu yok? Geçenlerde gazetemizde Rükzan Sağır yazdı, Amerika’da böyle vahşi cinayetler işleyen gençlerin aileleri de cezai açıdan sorumlu tutuluyor. Onlar da yargılanıyor. Belki bizde de olmalı. Bu dosya, fail intihar ettiği gerekçesiyle kapatılmamalı. Taraflar arasındaki mesajlar, konuşmalar tek tek incelenmeli ve açıklanmalı. Umarım, başka cinayetlerin engellenmesi için bu soruşturma bir milat olur.

Haberin Devamı

AŞK BU DEĞİL

Aşkla ilgili terminolojinin bu kadar birbirine karıştığı bir dönem daha hatırlamıyorum. Takıntı, platonik aşkla ifade ediliyor, hastalıklı kıskançlık, sevgi gösterisi olarak algılanıyor. Oysa aşk, ne olursa olsun aşık olunan kişiye zarar vermemeyi içerir. Kişi, karşılıksız aşk durumunda kendine bile zarar verebilir ama sevdiğine asla... Terimleri doğru anlayalım. Platonik aşk, var olmayan, hayalde yaratılan kişiye duyulan aşktır. Kanlı canlı birine aşıksanız ama bunu söyleyemiyorsanız, ya da o kişi sizinle aynı duygulara sahip değilse bunun adı ‘karşılıksız aşk’tır, ‘kara sevda’dır. Takıntı ise tıpta da karşılığı olan ruhsal bir hastalıktır. Israrlı takip, tehdit, zarar verme dürtüsü ile ilerler. Kıskançlık sevginin ölçütü değildir. “Seven insan kıskanır” sözündeki kıskançlık küçük gönül oyunlarını içerir hepsi o kadar. Bir insan kıskançlık adı altında sizi kısıtlıyorsa, her şeyinize karışıyorsa, üzerinizde tahakküm kurmaya çalışıyorsa sevgiden söz etmek mümkün değildir. Çünkü aslında o sizi değil en çok kendini seviyordur. Ne yazık ki gençlerin bir çoğu “Kıskanmayan erkek etek giysin” gibi çirkin, çirkin olduğu kadar da tehlikeli bir söylemi savunuyor. Hayat size aittir arkadaşlar. Bir başkasının sizin hayatınızın sahibi olmasına asla izin vermeyin. ‘Aşk’ bahanesiyle size dayatılan hiçbir şeyi kabul etmeyin.

Haberin Devamı

GÜZEL ŞARKILAR

Haberin Devamı

Üstteki yazıyı yazarken bestesi Avni Anıl’a, sözleri Rüştü Şardağ’a ait

“Aşk bu değil” şarkısından yola çıktım.
“Aşk bu değil
yapma güzel
sen insanı güldürürsün
sevişirken güzel güzel
sen insanı öldürürsün”

Birsen Tezer’in sesinden dinlemenizi öneririm. Ve tabii sözlerindeki ayrıntıya da dikkat etmenizi... Çarpıcı bir çelişkiyi nasıl da güzel ortaya koyuyor... Güzel şarkılar dinlemeye ihtiyacımız var. Sözleriyle, bestesiyle anlamlı şarkılar.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder