Şarkıcı Kutsi’nin ilişki ve evlilik hayatı biraz karışık ama kısaca özetleyeyim. Kutsi, çocuklarının annesi Sinem Bayraktutar ile evliyken bir dizide oynarken tanıştığı Feyza Çıpa ile aşk yaşamaya başladı. Bir başka deyişle eşini aldattı. Feyza Çıpa ile birlikteyken birden gemileri yaktı tekrar eşine döndü. Sonra o limana da sığamamış olacak ki; bu kez resmi olarak boşandı tekrar Feyza Çıpa ile devam etti. “Evlenecekler” diye konuşulurken ayrıldılar.
Sonra birden Kutsi’nin dizideki çocuk oyuncunun annesi Sibel Ülker ile ilişkiye başladığı ortaya çıktı. Kısa süre içinde de evlendiler. Buraya kadar olan bölümü, magazin meraklıları uzun yıllar çekirdeklerini çitleyerek izledi. Sibel Ülker ile evlendikten sonra üzerine bir ‘durgunluk’ gelen Kutsi şimdi daha ağır bir iddia ile gündemde.
Sibel Ülker sosyal medya hesabında, “Bir yılı aşkın süredir çocuklarımla beraber gördüğüm psikolojik şiddet ve manipülasyonların hepsini zamanı geldiğinde tek tek açıklıyor olacağım... Şu an söyleyeceğim tek şey bazı insanlar gerçek hayatta daha iyi oyuncu! Ve o maskelerinin altında hiç bilmediğiniz yüzleri var!” mesajını paylaştı. Bu mesajla birlikte çarşı da karıştı.
Magazinseverler yeniden çekirdeklerini ellerine alıp olayı izlemeye hazırlanırken Sibel Ülker’den beklenmeyen bir mesaj daha geldi. “Dünkü yaptığım paylaşım tamamen yanlış anlaşılmıştır. Paylaşımımda sevgili eşim Kutsi’nin ismi dahi geçmemiştir. Konu zaten Kutsi’yle evli olduğum için etraftan yapılan manipüle ve baskılarla alakalıdır” dedi.
Bu açıklama durumu düzelteceğine bence biraz daha gizem kattı olaya. Sibel hanım acaba eşi Kutsi’ye bir anlık kızgınlığından dolayı böyle bir şey yazdı da sonra düzeltme ihtiyacı mı hissetti? Eğer öyle değilse, kendisine ve çocuklarına psikolojik şiddet ve manipülasyon uygulayanlar kimler? Ayrıca bu ithamlar ağır suç içeriyor onu da unutmamak gerek. Neyse, bence çekirdek stoklarınızı tazeleyin. Bu iş daha çok su kaldıracağa benziyor.
ŞAMPANYA VE KEBAP
Yaz geldi ya, Bodrum ve Çeşme’deki mekanların hesap adisyonları da sosyal medyada önümüze düşmeye başladı. Genel kanı hesapların çok yüksek olduğu yönünde. Bence de birçok yerde fiyatlar şişirilmiş. “Vur-kaç” tarzı çalışan bazı işletmelerin eseri bunlar. Yaz başı mekanı açarlar, “Nasılsa dolar” deyip fiyatları şişirirler.
Bu tür mekanlar yaz sonu kapanır bir daha da adı duyulmaz. İşte oralara gitmeyeceksin. Bu tür işletmecilere prim vermeyeceksin. Sırf “Mekanın dekorasyonu güzel, Instagram için fotoğraf çekerim” diye gitmeyi göze alıyorsan da “Kazıklandım” demeyeceksin. Bir şişe suya 60 TL, bir tabak makarnaya 360 TL yazılan yerlerden uzak duracaksın.
Ama bazı mekanlar vardır ki oralardaki hesapları tartışmaya açmak bile abestir. Dünyaca ünlü restoranların şubeleri mesela. Orada yemek yiyorsan, bir şeyler içiyorsan o hesabın geleceğini zaten bilirsin. Geçenlerde bir hesap pusulası gözüme çarptı. Kapadokya’da bir kebapçıda ciğer, yaprak sarma, kaburganın yanında bir şişe de Dom Perignon şampanya açılmış. Hesap olmuş 23 bin 122 TL.
Bunun 20 bin TL’si şampanya, 2 bin küsur lirası da servis bedeli. Herkes “Yahu kebabın yanında şampanya mı içilir?” diye tartışmaya tutuşmuş. Merak etmeyin kimse kebap yanında şampanya içmez. Ama bir kebapçıya gidersin, sevgilinin, eşinin doğum günü vardır, paranın yettiği bir marka şampanya açtırırsın. Olay bu. Yalnız benim aklım şunu almıyor. Şampanya olmasa alınacak yüzde 10 servis bedeli sadece 100 TL civarında olacak.
Şampanya açılıyor diye servis bedeli 2 bin liranın üzerine çıkmış. Bence asıl mesele bu. Servis bedeli hesaba göre belirlenmemeli. Hatta bana göre alınmamalı. Yok ille alınacaksa da kişi başı sabit bir ücreti olmalı. Ki zaten ona ‘kuver’ deniyor. Ama işletmelerin çoğu hem kuver hem de servis bedeli alıyor. İşte bunu anlamıyorum.
BÜYÜKARENADA BİZ HİÇYOKUZ
Beşiktaş Kültür Merkezi’nin neredeyse ‘her şeyi’ sevgili Melek’i bıktıran bir söz vardır. Bir gösteriye bilet arayanlar Melek’ten “Yok” cevabını aldıktan sonra ille ve mutlaka “Hiç mi yok?” diye sorarlar. İşte o soruyu ben bugünlerde ABD’nin Oregon eyaletinin Eugene kentinde devam eden Dünya Atletizm Şampiyonası’nda Türk atletler için soruyorum. Sadece 7 sporcuyla katıldığımız şampiyonada final dahi görmüş değiliz.
400 metre engellide 2017’de dünya ikincisi olan Yasmani Copello tesadüfen çıktığı yarı finalde, serisinde sonuncu oldu. Üç adım atlamada Tuğba Danışmaz, 110 metre engellide Mikdat Sevler, 1500 metrede Şilan Ayyıldız finale çıkamadı. Hele hele ciritte olimpiyat dördüncüsü Tuğba Danışmaz elemelerde sıfır çekti. 20 kilometre yürüyüşte Merhem Bekmez 18’inci oldu.
Geriye bir tek sırıkla yüksek atlamada Ersu Şaşmaz kaldı, onun da final görüp görmeyeceği bu gece belli olacak. Akdeniz Oyunları’nda atletizm takımımızın 7 altın, 5 gümüş ve 3 bronz madalya aldığını hatırlayalım. Bu oyunları küçümsüyor değilim ama asıl arena dünya şampiyonasıdır. Ve biz bu büyük arenada maalesef hiç yokuz!