Milli voleybolcumuz Ebrar Karakurt’un, ayrıldığı sevgilisi İmge’nin başka biriyle birlikte olması üzerine paylaştığı sözler kötünün de kötüsü. Ebrar, “Prenses yaptığım kurbağanın canı elbet sinek isteyecekti” sözüyle, hem İmge’ye hem de onun yeni sevgilisi Devin’e laf sokmaya çalışmış. İmge’nin cevabı ise daha usturuplu, “Anlayabildiğim tek şey kadının en büyük düşmanı yine kadınmış” şeklinde. Ayrılmışsın.
Sonra tekrar bir araya gelip, bir daha denemiş, yine ayrılmışsın. Herkes kendi yoluna gitmiş, hayatına devam etmiş. Sonra ayrıldığın kişi başka biriyle ilişkiye başlayınca sosyal medyadan saydırmaya başlamışsın. Bakın, dünyanın en beyhude, en gereksiz, en saçma işidir bu.
- Beyhudedir çünkü; bu yolla hiçbir şey elde edemezsin.
- Gereksizdir çünkü; seni bilen, seven, az biraz hayranlık duyan insanları hayal kırıklığına uğratırsın.
- Saçmadır çünkü; söylediğin sözlerin artık hiçbir hükmü yoktur. Anlaşılan, Ebrar Karakurt bu ayrılığı sindirememiş. Olabilir, belki beklemediği bir anda terk edildi. Ama bu acıyı kendi içinde yaşamalısın. Yaşadığın ilişkiye saygı duymalısın. Herkes sevgilisini, eşini kendisi seçer. Seçimlerinden de sorumlu olur. İlişki bittikten sonra o kişiyi kötülemek aslında insanın kendisini kötülemesidir. Kadınları güçlü göstermeyi amaçlayan bir reklamda oynayıp, gençlere rol modelliğe soyunan Ebrar’ın eski sevgilisi hakkındaki bu sözlerini kendisine hiç yakıştıramadım. Hani sen ‘kendi yolunda’ yürüyordun? Öyleyse eski sevgilin de dahil bırak herkes kendi seçtiği yolda yürüsün.
GİDELİM DE NEREYE?
“İstanbul artık yaşanacak gibi değil”, “Bir sahil kasabasına yerleşmeli” gibi sözleri ya biz söylüyoruz ya da çevremizden duyuyoruz. Pahalılık, trafik, aşırı yüksek kiralar, betonlaşma gibi etkenler yüzünden dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul gerçekten artık yaşanılacak gibi değil.
Tamam gidelim de nereye gidelim? İzmir’in trafik ve pahalılık açısından İstanbul’dan pek farkı yok. İzmir’e yakın sahil kasabaları ise şehirden daha pahalı. Urla, Çeşme gibi ilçelerin yanından bile geçemezsiniz. Mordoğan, Karaburun şimdilik ehven gibi görünse de birkaç aya oralarda da fiyatların patlayacağından adım gibi eminim.
Bodrum’un adını ağzıma bile almıyorum. Fethiye zaten İngiliz kasabası olmuş durumda. Antalya’da denizi ucundan gören evlerin kiraları 10 bin liradan başlıyor. Tüm bunların yanında taşınma masrafı bugünkü fiyatlarla en az 40 bin lira. Eh ne yapalım biz de şikayet ede ede evimizde, mahallemizde oturmaya devam ediyoruz.
JAMES BOND’UN 60’INCI YILI
İlk James Bond filmi ‘Dr. No’, 1962 yılında gösterime girdi. 1 milyon dolara mal oldu, 59.5 milyon dolar hasılat yaptı. James Bond rolünü üstlenen Sean Connery, 5 resmi filmde daha Bond’u canlandırdı. Connery’nin “Bir daha asla Bond olmayacağım” dedikten sonra Amerikalı bir yapım şirketiyle çektiği “Asla Asla Deme” isimli bir Bond filmi daha vardır.
George Lazenby 1, Roger Moore 7, Timothy Dalton 2, Pierce Brosnan 4 ve Daniel Craig de 5 kez Bond’u canlandırdı. Son Bond filmi ‘No Time To Die’, 250 milyon dolara mal oldu, 775 milyon dolarlık hasılat elde etti. En pahalı filmdi ama Daniel Craig’in oynadığı ‘Skyfall’un 1 milyar doları aşan hasılatına ulaşamadı. Dünyanın en uzun seri filmi olan James Bond’u 26’ncı filmde kimin canlandıracağı henüz belli değil.
Spekülasyon çok. Kadın olabileceği, siyah birinin olabileceği söyleniyor. Her filmi en az 5’er kez seyretmiş bir Bond hayranı olarak ben buna ihtimal vermiyorum. Bu arada tüm Bond filmleri arasında kendi ilk 3’ümü de sıralayayım:
1- Golden Eye (Pierce Brosnan),
2- Skyfall (Daniel Cragi),
3- Thunderbold (Sean Connery)