Savaşla, kanla, gözyaşıyla yazılmış tarihi vardır Türkiye Cumhuriyeti’nin. Ve tabii ki kahramanlıklarla... Her kahramanlık ayrı bir destandır, her birinde bir milletin bağımsızlık için neleri göze alabileceğinin hikayesi yazılıdır. Ben de size pek de bilinmeyen bir kahramanlık öyküsünü aktaracağım. Gözneli Gök Mehmet’in öyküsünü... Gözne bugün, canım Mersin’imin en büyük yaylalarından biri olsa da Milli Mücadele yıllarında küçük bir köydür. Gözne’nin birazcık uzağındaki Korum Mahallesi’nde de Gök Teslime oturmaktadır. Kocası ölmüştür, yetim oğlu Mehmet’i büyük güçlüklerle büyütmüştür.
YOKSUL AMA KOCA YÜREKLİ
Annesinden dolayı ‘Gök Mehmet’ olarak anılan bu genç, yoksuldur yoksul olmasına ama kocaman yüreklidir, korkusuzdur. Sonradan adı Osman Muzaffer Koçaşoğlu olacak olan Bekirdeli Osman Ağa’nın kurduğu ‘Alsancak Müfrezesi’ Mersin ve yöresini işgal altında tutan Fransız kuvvetlerine karşı destanlar yazmaktadır. 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde vuruşan Osman Ağa, köyüne döndükten sonra işgale karşı ilk başkaldıran kişilerden biri olmuş, kimseden emir beklemeden kurduğu müfreze ile Milli Mücadele’ye katılmıştır. Gözneli Gök Mehmet’in kahramanlık hikayesi de Osman Ağa’nın ‘Alsancak Müfrezesi’ne katılmasıyla başlar.
DUVARA İLK ÇIKAN NEFER
Tarih 15 Aralık 1920’dir. Tarsus’taki Eshab-ı Kehf tepesine mevzilenen Fransızlar’a karşı bir saldırı başlatılır. Osman Ağa’nın ‘Alsancak Müfrezesi’nin dışında Demirtaş, Selçuk ve Çeliktaş müfrezeleri de bu baskında görev alır. Sabaha kadar Türk müfrezeleri ile Fransız kuvvetleri arasında karşılıklı ateşler açılır ama henüz bir hücum yoktur. Sabah Türk müfrezeleri kesin taarruza geçer. Düşmanın tel örgüsü kesilir. Fakat Fransızlar tepeye iki metre yüksekliğinde duvar örmüştür. Osman Ağa buna rağmen askerlerine hücum emrini verir. Askerler 2 metrelik duvarı tırmanmaya başlar. O duvarın üzerine ilk çıkan asker, Gözneli Gök Mehmet’tir. Bir düşman askeri Mehmet’in kolunu tutar, Mehmet sıyrılmak ister ve arkadaşlarına “Arkadaşlar gavur beni tuttu” diye bağırır. Yetişir arkadaşları, ayağından çekerek kurtarmaya çalışırlar Mehmet’i.
ÖLÜM BİLE DURDURAMADI
Ne yazık ki kurtulamaz, çıktığı o duvarın üzerinde şehit düşer. Fransızlar süngüleyerek şehit eder Mehmet›i. Fransızlar bakarlar ki; ölüm bile Türk askerlerini durduramıyor, bomba yağdırmaya başlarlar. Akşam olunca Osman Ağa yeni bir taarruza hazırlanırken “Geri çekilin” emri gelir. Gözneli Gök Mehmet’in naaşını bırakarak mecbur geri çekilirler. Osman Ağa müfrezesiyle Karacadağ’a gelir. Bir gün sonra da Mehmet’in anası Gök Teslime ulaşır yanına.
‘VATAN SAĞOLSUN’
“Ne düşünüyorsun Osman Ağa, Mehmet şehit oldu ise vatan sağolsun” der. Osman Ağa, “Siz sağolun” diyebilir sadece. Ama sorar Teslime Ana, “Mehmetimin ölüsünü gömdünüz mü, mezarı belli mi?” “Hayır” der Osman Ağa, üzülerek. Gök Teslime’nin feryatları kaplar ortalığı, “Yetim büyüttüm şehit Mehmetim, kime bıraktın yetim yavrularını” diye ağıt yakar.
YIRTIK ŞALVAR YIRTIK ÇARIK
Osman Muzaffer Koçaşoğlu, anılarında bir sonraki günü şöyle anlatır: “İşittiğimiz, ikinci gün, Eshab-ı Kehf tepesine gelen Fransız Kumandanı, Gök Mehmet’in cesedini duvar üzerinde görünce, bakmış; Mehmet’in tüfeğinde kayış yerine bir kıl ip, üzerinde bezden bir gömlek, yırtık bir şalvar, ayağında yırtık çarık. Bir de yaptığı harekete bakmış ve demiş ki: - Artık bu milletle harp olmaz. Ve bu savaştan sonra, bir daha ufak çatışma bile olmadı. Daha önce 10 harp oldu Fransızlar ile. Bundan sonra harp olmadı, anlaşma yapıldı ve Fransızlar çekildi.” Duvarın üstünde Mehmet’in o halini gören Fransız kumandanın “Vatanı için bu haliyle bu şekilde dövüşen bir milletin toprağı istila edilemez” dediği de söylenir. Gözneli Gök Mehmet, Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarından sadece biridir. 100’üncü yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz Gök Mehmet gibi, Osman Ağa gibi kahramanların sayesinde kurulmuştur. Ve elbette ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, bu kahramanlara verdiği bağımsızlık inancı sayesinde...