Bankacı Seçil Erzan’ın kurduğu saadet zinciri ile ilgili belgeler, bilgiler ortaya saçıldıkça, bu sistemin nasıl büyük bir para tuzağı olduğu da ortaya çıkıyor. Futbolcular, teknik adamlar, onların eşleri, çocukları, damatları, tefeciler, bankacılar, Seçil’in aile dostları, komşuları...
Herkes bir şekilde bulaşmış bu büyük tezgaha. Fatih Terim’in adını duyan çanta çanta, balya balya dolarları teslim etmiş Seçil Erzan’a. Vaat edilen faiz öyle böyle değil. Türk bankacılık sisteminde şu andaki yasal dolar faizi yıllık yüzde 4-5 hadi bilemedin 6 civarındayken Seçil Erzan kimisine aylık yüzde 100’e varan getiriler vaat etmiş. Gücü olan, şiddetle, tehditle hem faizini kat kat almış, hem de ana parasını.
Gücü olmayan da şimdi veryansın ediyor, “Nerede bizim paramız?” diye soruyor. Peki arkadaş, siz bu paraları Seçil’e çantalarla taşırken “Arkadaş bankaya böyle para yatırılır mı? Olacak iş mi bu?” diye sormadınız mı? “Böyle büyük faiz veren bu fon hangi fon? Bunun dayanağı ne? Fon için Sermaye Piyasası Kurulu’nun izni gerekir, nerede bu izin?” diye sormadınız mı? Hadi size, “Fatih Terim’in de parası bu fonda” dedi, siz de “Fatih Hoca yaş tahtaya basmaz” dediniz, güvendiniz. Peki neredeyse tüm para kaptıranlar Fatih Terim’e yakın isimler. Hiçbiriniz arayıp da “Hocam senin paran da bu fondaymış, Seçil bizden bu fona yatırım yapmamızı istedi, ne dersin?” diye sormadınız mı? Onu da geçtim, Galatasaraylı futbolcular Denizbank yöneticilerini de tanıyor.
Çünkü banka zamanında bu takımın sponsoru olmuş. Peki bankanın genel müdürü Hakan Ateş’i ya da bir yardımcısını arayıp “Gerçekten böyle bir fon var mı? Bu fona banka garanti veriyor mu?” diye sormadınız mı? Siz birbirinizi de arayıp, “Ya şu senin dahil olduğun fon nasıl acaba? Ben de girsem mi?” diye sormadınız mı? Hepsini geçtim kendinize, “Ben ne yapıyorum ya?” diye sormadınız mı? Hadi bir soru da ben size sorayım. Zaten belirli bir miktar paranız var. Bu parayla da Türkiye’de lüksün de lüksü bir yaşam sürebilirsiniz. Mesela Arda Turan, 13 milyon 900 bin dolar para vermiş. Gittiği yer belli, eğlendiği yer belli. Roma’da öğle yemeği, Paris’te akşam yemeği, Londra’da gece eğlencesi, New York’ta alışveriş yapan biri de değil. Bu parayı ikiye katlasa ne olacak? Yani ne yapabilir en fazla? Uçak mı alacak? Saadet zincirini kuran, olaya karışan kişiler adli cezalar alır elbet. Ama bu arkadaşlar paralarını geri alır mı, alırsa kaç yıl sonra alır işte bunu kimse bilmiyor.
GEL BAKALIM FENOMEN
Türkiye, ‘Fatih Terim Fonu’ ile birlikte sosyal medya fenomenlerinin edindiği servetlerle ilgili başlatılan soruşturmaları da merakla takip ediyor. Dilan- Engin Polat çifti ile başlayan bu soruşturma epey dallanıp budaklandı. Görünen o ki, öyle krem satarak, güzellik merkezi açarak böyle bir servet edinilmesi mümkün değil. Şimdi hepsi tek tek mercek altına alındı, önce yurt dışı yasağı getirildi, gerisi de çorap söküğü gibi gelecek. İfadeye çağrılacaklar ya da evlerinden alınıp götürülecekler.
İsnat edilen suçun niteliğine göre tutuklanabilirler ya da tutuksuz yargılanabilirler. Öyle ya da böyle bu iş de artık yargının konusu. Fakat bu fenomenlerin kendilerini savunmaları da bir garip. Şimdi ‘Tayyargiller’ dediğimiz Dr. Tayyar Öz ile eşi Özlem Öz hakkında soruşturma açıldı (Bu arada bu çiftin gerçek soyadı Özsefil. Sosyal medyada bu soyadı ile ünlü olamayacakları söylenince değiştirip ‘Öz’ yapmışlar). Özlem Öz, sosyal medyadaki paylaşımında eşinin kendisine gönderdiği tepsi tepsi altınları alıp “Tayyar Bey, bi’ dahakine kilom kadar altın istiyorum” demiş, sonra da “O altınlar sahteydi” savunması yapmıştı.
Bu Özsefil çiftinin avukatı da demiş ki “Salt eğlence ve izlenme sayısını artırma maksatlı çekilen birkaç video öne sürülüp, müvekkillerin sahip olduğu mal varlıklarının maddi değeri birkaç kat abartılarak karalanmaları adil değildir.” Yoo kimse abartmadı sayın avukat. Özsefiller’in kendileri abarttı abarttıysa. Krem satarak, serum satarak elde ettikleri bir yasal kazanç varsa kimsenin buna bir sözü yok zaten. Ama evler, arabalar, altınlar milletin gözüne sokuluyorsa bunun da sorumlusu tamamen kendileri öyle değil mi? Neyse, nasılsa hepsi çıkar yakında. Çünkü bu fenomenlerin yanlarında çalıştırdığı maşalar itirafçı olmaya pek meyilli. Fenomenler anlatmazsa, onlar anlatır.