“Sadece bir kere” diyenlerin çoğunlukta olduğunu biliyorum. Mesela Alman edebiyatçı Goethe, “İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. Önceki ve sonrakiler; birer arayış, kaçış ya da aldanıştır” diyor. Yazar Kahraman Tazeoğlu, “İnsan bir kere âşık olur; diğerleri hep ondan izler taşır” diye yazıyor bir romanında. Ben aynı fikirde değilim. İnsanın defalarca aşık olabileceğini biliyorum. Bir aşk bittiğinde diğerinin başlama potansiyelinin var olduğunu da... Yaşadığımız her aşkın diğerinden farklı olduğunu, şiddetleri, bizde bıraktığı izleri farklı olsa da hepsinin gerçekten aşk olduğunu da biliyorum.
HER AŞK BİTER Mİ?
Her aşk bitiyor eninde sonunda, o yüzden bir başka aşka yönelebiliyoruz. Sadece bir kez aşık olsaydık, o aşk bittiğinde tamamen duygusuz bir hayatı yaşamak zorunda kalırdık. “Her ayrılık bir vurgun değmeyin yaşlarıma, benden selam söyleyin bütün aşklarıma” diyen Sezen Aksu’ya selam göndererek başka bir soruyla konuyu dallanıp budaklandırmak istiyorum, “Biteceğini bile bile neden aşık oluyoruz öyleyse? Neden her seferinde aynı vurgunu yemeyi göze alıyoruz?” Yaşadığımız şey bir akıl tutulması çünkü. Mantığın ve düşünme yetisinin ortadan kaybolduğu, sadece duyguların insanı yönlendirdiği bir durumdur aşk. Böyle bir duruma girdiğimizde “Nasılsa bitecek, kendimi geri çekeyim” deme durumumuz yok çünkü, bu sonu düşünemiyoruz bile. Önceden yaşadığımız aşkların bittiğini bilsek bile fark etmiyor. “Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır” diye bir söz vardır. “Biteceğini bilerek aşık olan tek canlı da insandır” diyebiliriz öyleyse.
İNSAN NE ZAMAN AYRILIR?
Başka bir soruyla, aşkı ilişkiyle buluşturalım; “İnsan aşk bitince mi ayrılır, yoksa ayrıldığı için mi aşk biter?” Çok aşıkken ayrılmaK zorunda olanlar da, ayrıldığı için aşkı bitmeyenler de vardır elbette. Bir de aşk bittiği halde aynı ilişkinin içinde kalmaya devam edenler vardır. Çünkü artık aralarındaki ilişki sevgi barındırır, güven barındırır. Bu durum aşktan daha önemlidir kimilerince. Hakkını vere vere yaşanmış bir aşkın, sevgi olarak devam etmesi en güzel dönüşümdür, herkesin aradığı da budur. Birine aşık olduğumuzda beklentimiz onun da bize aşık olmasıdır. Her zaman mümkün olmuyor maalesef. Bu yüzden vardır kara sevdalar, karşılıksız aşklar. Onun bize aşık olmaması, bizim aşkımızın da o an biteceği anlamına gelmiyor. Karşılıksız aşk yaşarken hayatın bizim için bir eziyet haline geldiğini, yaşamanın anlamsız olduğunu da düşünüyoruz. Çünkü ‘maşuk’ için ‘aşık’ yoksa hayatın anlamı da yok. Fakat bu da geçiyor mutlaka, geriye sızı kalıyor ama sonra biri çıkıyor, kalbimizi yeniden canlandırıyor.
MUTLU AŞK YOK MU?
Düşünsenize, insan bir kere aşık olsaydı ve bunun karşılığını alamasaydı, tüm hayatı böyle ızdırap içinde mi geçecekti? İşte o yüzden aşk bir dönem mutsuzluk kaynağımız olsa da, başka bir dönem mutluluğumuzun en büyük sebebi olabiliyor. Sadece başka aşklar değil, aşık olduğumuz kişi de bize mutluluğu ve mutsuzluğu yaşatabiliyor. Fransız şair Louis Aragon en büyük aşkı Elsa’ya o ünlü “Mutlu Aşk Yoktur” şiirinde şöyle seslenir:
“Hüsranla bitmeyen
aşk yoktur.
Yara açmayan aşk
yoktur kalpte.
İz bırakmayan aşk
yoktur insanda.
Ve tıpkı senin gibidir
vatan aşkı da.
Gözyaşlarına
boğulmayan aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.
İkimizin aşkıdır
bu gene de.”
Bazen mutlu olmasa da insan, o aşk yine de onundur. Bırakmak, çekip gitmek daha kolaydır ama aşkı yaşatmak zordur. Aragon bir başka şiirinde “Ölmek daha kolaydır sevmekten, ben de bu yüzden yaşamak için yırtınıyorum sevgilim” sözleriyle anlatmış bu durumu. Aşık olduğu kadın hep aynı, ama duygular inişli çıkışlı. Zaten durağan, monoton, rutin bir şey yaşıyorsanız ona da aşk demeyelim isterseniz. Son olarak, “Aşk kavuşamamaktır” diyenlere de aldırmayın siz. Vuslat’ın, yani kavuşmanın en güzeli de aşkla yaşanır, bilin. Kaç kere aşık olursanız olun, hepsi sizin parçanızdır, size aittir. Şimdiki aşkınıza sahip çıktığınız gibi eski aşklarınıza da sahip çıkın. Sizi siz yapan, onlardır çünkü...