Ayrılıklardan sonra eski sevgiliye sosyal medyadan anlamlı sözlerle gönderme yapmanın modası hâlâ geçmiş değil. Ama Hazer Amani, bu işi arşa taşıdı, ‘laf sokma’nın nirvanasına ulaştı. Sıla’dan boşandıktan sonra sosyal medyada tek kelime bile yazmadı ama gitti koluna Cemal Süreya’nın “Baktım sana kızgın değilim. Kırgın değilim. Dargın değilim. Kısacası artık ben sana hiçbir şey değilim” dizelerini dövme yaptırdı. Belli ki, Hazer Amani öfkeli. Bu da anlaşılır bir şey. Sonuçta her boşanma ‘anlaşmalı’ bile olsa travmatiktir ve duygusal anlamda epey yıpratıcıdır. Bir şeyler söylemek ister insan, yaşadığı hayal kırıklığını ayrıldığı kişinin bilmesini ister.
Zaten sosyal medyanın bir işlevi de budur. Kızarsın, öfkelenirsin, oturur sosyal medyada lafları döşenirsin, sonra aklın başına gelir, silersin gider. Ama dövme öyle değil. Yaptırdın mı ömür boyu kalıyor. Sildirmeye kalksan, her zaman iyi sonuç vermiyor. Üzerini başka bir dövmeyle kapatabiliyorsun ama Hazer Amani’nin yazdığı sözler bir dövme için çok uzun.
Yani kapattırmaya kalksa kocaman ve kopkoyu bir şey yaptırması lazım. O da pek estetik durmayacak. Üstelik olayın bir de şu yönü var. Ayrılık travmasını atlattıktan sonra yeni bir hayata başlamasını da engelleyecek. Tabela gibi duruyor orada çünkü.
Hem kendisi baktığında sürekli öfkesini tazeleyecek, hem de Hazer Amani’nin hayatına yeni girecek kişi o dövmeyi gördükçe eski bir aşkın gölgesinde ilişki yaşadığını düşünecek. Her anlamda kötü yani. Her zaman söylerim, ayrıldığınızda kendinizi kötü hissediyorsanız yanınızda bir arkadaşınız olsun. Onun varlığı hem size moral verir hem de böyle delice şeyler yapmanızı engeller.
Ya bunlar da dövme olsaydı?
Hazer Amani’nin bu yaptığı umarım yeni bir akım başlatmaz. Hadi belki Nazım Hikmet’in “Sen de artık herkes gibisin” sözü ya da Attila İlhan’ın “Sen benim hiçbir şeyimsin” dizesi bir derece ama sosyal medyada eski sevgiliye gönderilmiş öyle acayip sözler var ki; insanın “Aman ha!” diyesi geliyor.
- Sırf aklıma gelme diye National Geographic Channel izlemiyorum.
- Seni öyle bir görmezden gelirim ki, her gün aynanın karşısına geçip var olup olmadığını kontrol edersin!
- O kadar kirlisin ki, arkana geçip ‘Beni yıka’ yazasım geliyor.
- Arkanı dönüp gidişinin ardından, mükemmel bir yağmur yağdı. Ama gökyüzü bana mı ağladı, sana mı tükürdü anlamadım.
- Adını şifre olarak kullandım, ‘yetersiz karakter’ diye uyarı verdi.
- Hazır her şeyin fiyatı bu kadar artarken sana da zam gelse ya... Çünkü öyle ucuzsun ki...
- İnşallah kendin gibi birini seversin!
- Seninle arama koyduğum buz dağını, küresel ısınma bile eritemez!
- Senin EGO’na biz Ankara’da otobüs diye bineriz!
- O kadar tembeldin ki 6 aylık kış uykusunu, ayılara nasıl kaptırdın inanamıyorum!
- Kar yağınca mikroplar ölürmüş. Seni merak ettim nasılsın?
- Şarap gibi kadın olsan ne yazar? Ben rakı içiyorum.
- Seni bir daha sevmek mi? Çıkmaz sokağım olsan, tünel kazarım.
- Aslında içinde çok zeki biri yatıyor. Yatıyor ama, sorun orada.
- Ben seni yolda bırakmadım canım, sen müsait bir yerde indin.
- Hayat sana güzel. Mesela beyin kanaması riskin hiç yok.
- Yalan mühendisliği diyle bir bölüm olsaydı, sen birincilikle girerdin.
- Yılan deri değiştirince güvercin olmuyor.
- Değmeyen birine dönüp bakmam. İnsansa notunu, hayvansa otunu verir giderim.
- Aklımdasın diyen balıklar, ömrümsün diyen kelebekler gördüm.
- Buğulu camlardaki sözler gibisin. Yani nefesim olmadan bir hiçsin.
Aşırı yakın arkadaş
Oynadığı her diziye ilgiyi yüksek tutmak için her rol arkadaşıyla ‘aşıkmış gibi’ yapan Kerem Bürsin, Hande Erçel ile aralarındaki yakınlığı soran gazetecilere “Aşırı yakın arkadaşız” demiş. Malum, Kerem Bürsin’in Türkçesi pek yeterli değil. Ben hatırlatayım, aşırı kelimesi olumsuzluk içerir. Biri için ‘aşırı yakın’ diyorsanız aslında bundan şikayet ediyorsunuz demektir. Dikkat edin de bu ‘aşırı yakınlık’ aranızdaki arkadaşlığa zarar vermesin.