Yıllar önce bizim medya grubuna ait bir kanalın dizisi ortalığı yakıp yıkıyordu. Biz de dizinin oyuncularıyla röportaj yapmak istedik. Teklifi iletip ret cevabı alınca şaşırdık ve kanalın yöneticisine “Yahu aynı grubun gazetesiyiz, niye röportaj vermiyorlar? Üstelik bu, dizi için de iyi olur” dedik.
O yöneticinin cevabı dizi oyuncularının içinde bulunduğu durumu bütün çıplaklığıyla ortaya sermişti. Yönetici, “Bu oyuncuların konuşmaması lazım. Öyle boşlar ki, iki kelimeyi bir araya getiremezler. Aptalca bir şey söylerler, dizideki imajları halkın nezdinde yerle bir olur” demişti.
Can Yaman’ın söyledikleri, yaptıkları bu yöneticinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. En son Cengiz Semercioğlu’na verdiği röportajda oyunculuğu libido ile bağdaştıran, İspanyol televizyonundaki programda “Bu dünyadan olduğunu kanıtla” diyerek aslında kendisine iltifat eden kadın izleyiciye, “Arka odaya geçelim de kanıtlayayım” diye iğrenç bir cevap veren Can Yaman’ın aslında ‘ne kadar boş’ olduğu ortaya çıktı.
Daha geçen hafta bu köşede “Mesele popüler olmak değil, popüler kalabilmek. Bunu da ancak oyunculuğu ‘vasat’lığın ötesine geçebilenler başarabiliyor. Yani, Can Yaman’ın övündüğü şey hayran sayısı değil, oyunculuğu olmalı” diye yazmıştım.
Basın danışmanının olmamasıyla övünen Can Yaman anlaşılan gazete de okumuyor. Böylece “Bir şöhret nasıl kötü yönetilir” dersi veriyor. Nitekim öyle kötü yönetti ki, yapımcısı Faruk Turgut, “Can çizmeyi aştı. Yaptığı açıklamalar talihsizdi. Diziyi eylüle kadar rafa kaldırıyoruz” diye açıklama yaptı. Umarım bundan ders alır da libidosuna değil, oyunculuğuna yatırım yapar.
Edis konserinde 2 bin davetiye
İstanbul Maslak’taki Uniq’i ailece çok seviyoruz. Çocuklarımız orada iyi vakit geçiriyor, biz yetişkinler de kafe ya da restoranlarda oturup sohbet edebiliyoruz. Geçen pazar da oradaydık. Uniq’in içindeki Wolksvagen Arena’nın girişinde daha öğle saatlerinde genç kızların oluşturduğu bir kuyruk vardı.
Meğer akşam, Edis konser verecekmiş. Zaten ertesi gün çıkan haberlerde de Edis’in 5 bin kişilik salonu doldurduğunu öğrendik. Aynı yerde 16 Kasım’da da Ezhel’in konseri vardı. Ezhel konseri de kapalı gişeydi hatta kapıdan geri dönenler oldu. Bilmeyenleriniz vardır, bu tür konserlerde bilet satışı yeterli değilse kalabalık görünsün diye bedava davetiye dağıtılır.
Ben de bu kalabalıkların gerçekten biletli mi yoksa bedava seyirciler mi olduğunu merak edip birkaç telefon ettim. Sonuç şöyle: Ezhel’in seyircilerinin tamamı biletli. Sadece organizasyon firmasının sponsorlar için ayırdığı 500 davetiye var. Yani 5 bin seyircinin sadece 500’ü davetli.
Edis konseri için ise yaklaşık 3 bin bilet satılmış. Bu sayıya sponsorlar için ayrılan davetiyeler dahil. 2 bin kişi ise, kalabalığı artırmak için konsere bedava alınmış. Sonuç olarak Wolksvagen Arena’nın galibi Ezhel olmuş.
James Bond heyecanı
25. James Bond filmi ‘No Time To Die’ Nisan’da gösterime girecek. Daniel Craig’in beşinci ve son kez James Bond’u canlandırdığı filmi herhalde benden daha büyük bir heyecanla bekleyen kimse olamaz. İflah olmaz bir Bond hayranıyım. 24 resmi Bond filmi ile 2 korsan Bond filmini herhalde 10’ar kez izlemişimdir.
Her filmin her sahnesi, her diyalog neredeyse aklımda. Yeni filmin ilk fragmanı dün yayınlandı. Ben fragmanı izlerken bile mest oldum, nisana kadar nasıl bekleyeceğim bilemiyorum. Sanırım tüm Bond filmlerini sırayla bir kez daha baştan izleyeceğim. Size de izlemeniz için benim açımdan en iyi 5 Bond filminin listesini bırakayım.
1- Skyfall (Daniel Craig)
2- Goldeneye (Pierce Brosnan)
3- Gold Finger (Sean Connery)
4- Octupussy (Roger Moore)
5- Casino Royale (Daniel Craig)