Daha önce bu köşede Fenerbahçe’nin en büyük sorununun ne forvet, ne stoper ne de hoca olduğunu, asıl problemin ‘taraftar’ görünümlü seyircide olduğunu yazmıştım. İşte o seyirci dün yine ortaya çıktı. Fenerbahçeli olmadıklarından adım kadar emin olduğum, aksine takımın başarıya ulaşmaması için çaba gösterdiklerinden şüphe duymadığım seyirciler...
Taraftar ile seyirci arasındaki fark budur. Taraftar, takımını son saniyeye kadar destekler. Seyirci ise hem seyreder hem de takıma çelme takar. Fener bastırıyor, pozisyon üstüne pozisyon, maçı uzatmaya götürecek ikinci golün eli kulağında. Zaten o gol atılsa, üçüncüsünün gelmesi işten bile değil. Peki bu okul tarafındaki kale arkası seyircileri ne yapıyor? Sahaya çakmak atıyor. Sevilla kalecisi bu fırsatı kaçırır mı? Atıyor kendini yere, dakikalar geçiyor.
Ritmini bulan Fener’in hızı düşüyor. Hani biri bana “Fenerbahçe’yi nasıl durdurursun?” diye sorsa, “İşte böyle” derdim. Bu konuda yönetim ne yapacaksa acil olarak yapmalı. Bir zamanlar Aziz Yıldırım’ın yaptığı gibi gerekirse o tribündeki herkesin kombineleri iptal edilip paraları geri ödenmeli. Fenerbahçe düşmanı olduklarını dünkü Sevilla maçında bir kez daha tescil eden o seyirciler bir daha asla tribüne sokulmamalı.
BRAVO KIZLAR
Fener’in dünkü sınavlarından biri de parkedeydi. CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Sarı Melekler, bu kupayı daha önce defalarca kazanmış, dünya kulüpler şampiyonu olmuş İtalyan ekibi Imoco’yu 3-0 yenip bizi gururlandırdı. Üstelik bu takımı 7 maçtır yenemiyorduk. Bravo melekler, futboldaki talihsiz günü sizin kazandığınız zaferle bir nebze olsun unutturdunuz. Bu yolun sonu şampiyonluk olmalı.