Gaziantep’de Duygu Delen’in eski erkek arkadaşı Mehmet Kaplan’ın evindeki balkondan düşerek ölmesiyle ilgili davada acayip bir karar çıktı. Duygu’yu öldürdüğü iddiasıyla müebbetle yargılanan Mehmet Kaplan ev hapsi şartıyla tahliye edildi. Bu kararın gerekçesi de bilirkişi raporları arasında çelişkiler olması. Henüz yargılama bitmemiş olsa da mahkemenin bu kararı vicdanları yaraladı. Çünkü herkes biliyordu ki, Duygu intihara eğilimli bir genç değildi. Kendini o balkondan asla atmış olamazdı. Duygu hayatını kaybettiği günlerde okuldaki arkadaşlarıyla konuşmuştum. Derslerinde başarılıydı, hem okulunda hem de şehirde çok sosyaldi. Tiyatroyla ilgiliydi, dans etmeyi seviyordu. Üniversiteyi İstanbul’da okuyacaktı, İngilizce öğretmeni olacaktı. Arkadaşıyla birlikte İstanbul’da deniz gören bir evde birlikte oturacaktı. Böyle bir genç niye intihar etsin?
Peki Mehmet Kaplan kimdi? Duygu’nun arkadaşlarının anlattığına göre; şehirde sorunlu biri olarak tanınıyordu. Gittiği her yerde olay çıkarıyordu. Çünkü alkol problemi vardı. 16 Ocak 2019’da Gaziantep’te bir çocuk annesi kadına yaya geçidinde aracıyla çarpıp öldürdüğünde de alkollüydü. Üstelik ehliyeti bile yoktu. Bu olayla ilgili olarak bir gün bile tutuklu kalmadı. Konuştuğum birçok genç, Mehmet Can’ın bu olaydan sonra daha da cesaretlendiğini, “Bana bir şey olmaz” mantığıyla daha da çok olay çıkardığını söyledi.
Aslında Mehmet Can’a ev hapsi cezası verilmişti ama buna da uymuyordu. Evde olması gerekirken, Gaziantep sokaklarında cirit atıyor, kafelerde gününü gün ediyordu. Kaderin cilvesine bakın ki, Mehmet Kaplan yine ev hapsi cezası aldı. Bir önceki olayda, ev hapsi şartlarına uymayan Mehmet Kaplan bu kez uyacak mı? Gerçekten bu kontrol sağlanabilecek mi? Yoksa yine şehrin kafelerinde mi dolaşacak? Bu karar hukuken ne kadar doğru onu bilemem. Ama vicdana sığmadığını söyleyebilirim.
GÜZEL GÜNLER ÇOK YAKIN
Koronavirüs aşısında günlük 1 milyon sınırını aştık. Önceki gün sayı 1 milyon 250 bindi. Aşı tedarikinde sorun olmazsa tüm yaş gruplarını en geç yaz sonunda bitireceğiz gibi görünüyor. 15 aydır bundan daha sevindirici bir gelişme olmadığını söyleyebilirim. Üstelik bu sayıya, aşı karşıtlarının randevu alıp gitmeyerek aşıların israf olması için yaptıkları örgütlü saçmalığa rağmen ulaşıldı.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca dün artık günlük randevuya geçildiğini açıkladı. Yani sabah randevu alıyorsun, en geç akşam aşını olup çıkıyorsun. Hastanelerin önündeki aşı kuyruklarını gördükçe içimi sevinç kaplıyor. Nasıl kaplamasın? 15 aydır yapmak isteyip de yapamadığımız o kadar çok şey var ki...
Neyse, özlediğimiz her şeyi yapmaya çok yakınız. Prof. Dr. Uğur Şahin, Dr. Özlem Türeci ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere aşı meselesinin bu noktaya ulaşmasında emeği geçen herkese minnet borçluyuz.
NELERİ ÖZLEDİM?
- Bir konserde sanatçıya bağıra çağıra eşlik etmeyi.
- Denizin kıyısına kurulmuş bir sofrada saat kısıtlaması olmadan dostlarla oturup yemeyi, içmeyi.
- Bir yerde yemek yedikten sonra “Şimdi nereye gidiyoruz?” diye sormayı.
- Çoluk çocuğu alıp gece yarısı mahalledeki dondurmacıya gitmeyi.
- Eve gelen dostlarla “Kısıtlama başlayacak biz gidelim” diyecekleri saate kadar değil sabahlara kadar sohbet etmeyi.
- Tarihi yarımadada pazar günü aylak aylak gezmeyi.