Tweet aynen şöyleydi: "Bir adamla tanıştım, 38 yaşında. 'Ben seni aramadan beni arama' diyor, akşamları telefonu kapalı, sadece gündüzleri ulaşabiliyorum." Evet bu etkileşim almak için atılan bir 'şaka' tweet'iydi kuşkusuz. Tweet'in yazarı gelen yorumlar üzerine etkileşimi daha da artırmak için "Arkadaşlar samimi soruyorum: Geri zekalı mısınız? Evli olsa parmağında yüzük olurdu" diye cevap yazmış.
BÖYLESİ YOK MU?
Peki, hiç mi gerçeklik payı yoktu bu tweet'te? Herkes mi uyanıktı? Kimse mi kandırılmamıştı? Evli olduğu halde bunu saklayıp başkalarıyla ilişkiye giren yok muydu hiç? Elbette var ve olmaya devam edecek. Ben sevgilisine kendisini istihbarat ajanı olarak tanıtan ve "Geceleri beni arama, operasyonda oluyorum. Telefonu açık unuturum falan, sen ararsın çalar, yerim belli olur, öldürülebilirim" diyeni bile gördüm. Üstelik bu yalanı üç yıl sürdürüp kandırdığı kadından defalarca para almıştı.
Bugünkü hikayemizin kahramanı Seda tam da böyle bir kandırılmanın kurbanı. Seda, arkadaşlarıyla gittiği bir tatil köyünde Mustafa ile tanıştığında henüz 22 yaşındaydı. Mustafa ise 34. Mustafa, tatile yalnız geldiğini söylemiş, bunun gerekçesini de "Çok çalıştım bu yıl, tek başıma kafamı dinlemek istedim" diye açıklamıştı. Oysa sonradan ortaya çıkacaktı ki; Mustafa tatil köyüne tatil için değil, iş için gelmişti. Tatil köyünün tamirat işlerini yapıyordu.
TATİLDE TANIŞTILAR
Seda çok beğenmişti Mustafa'yı. Olaya önce bir 'yaz aşkı' olarak bakmıştı ama tatilden döndükten sonra da görüşmeye devam ettiler. Ve tıpkı üstte yazdığım şaka tweet'inde olduğu gibi Mustafa geceleri ulaşılmaz oluyordu. Bunu da "Gece işçilerle beraber atölyede oluyorum, bir sonraki günün malzemelerini hazırlıyoruz.
Çalışırken konuşamıyorum canım" diye açıklıyordu. Seda bu işareti algılayamadı ya da algılamak istemedi çünkü mutluydu. İlişkileri ilerlemişti; altı ay içinde Seda, Mustafa'yı ailesiyle ve arkadaşlarıyla tanıştırmıştı. Bir sonraki yaz, tatile de beraber gittiler. Daha doğrusu Mustafa, yine tamirat işleri için gittiği bir tatil köyüne, Seda'yı da götürdü.
O yazın sonunda aralarında evlilik konusu konuşulmaya başlandı. Mustafa çok istekli görünüyordu evlilik için. Nitekim bir isteme ve söz kesme günü kararlaştırdılar. Seda heyecanla o günü beklemeye başladı. Nihayet söz kesme günü gelip çattı, bütün aile evde toplandı ve Mustafa'yı beklemeye başladı. Saatler geçti, ne gelen vardı ne de giden...
Seda, Mustafa'yı arıyor, mesaj atıyor ama bir türlü ulaşamıyordu. Korktu, başına bir şey gelmiş olabileceğini düşündü. Saatler sonra Mustafa telefonunu açtı, "Annem rahatsızlandı, hastaneye götürmek zorunda kaldık" dedi. Cidden ertesi gün Mustafa'nın annesi, Seda'nın annesini arayıp özür diledi. Daha doğrusu Seda, arayan kişinin Mustafa'nın annesi olduğunu sanıyordu. Oysa durum farklıydı...
GERÇEK ORTAYA ÇIKIYOR
Şimdi hikayeye bir ara verip soralım: Seda gerçekten geri zekalı mıydı? Olan biteni fark edemiyor muydu? Hayır, değildi elbette. Sadece aşıktı. Karşısındaki kişi ise profesyonel bir seri aldatıcıydı. Her şeyin bir gerekçesini buluyor ve Seda'yı manipüle ediyordu.
Tam üç kez daha tekrarlandı isteme randevusu. Mustafa her seferinde bir gerekçe buldu, gitmedi. Ama işte o ünlü dizideki "İki kişinin bildiği sır, sır değildir" sözü devreye girdi. Önce tanımadığı bir kadın aradı Seda'yı, "Mustafa sekiz yıllık evli, üç de çocuğu var" dedi. İnkar etti Mustafa bir süre...
Sonra klasik erkek yalanına sığındı, "Eşimle mutlu değilim, aynı yatakta bile yatmıyoruz..."
Seda yine inandı çünkü aşıktı. Sonunda Mustafa'nın eşi aradı, "Mustafa eve uğramıyor. Çocuklarıyla ilgilenmiyor. Yuvamın yıkılmasını istemiyorum" dedi. Seda söz verdi o kadına, ayrıldı Mustafa'dan.
ATLATMAK KOLAY DEĞİL
Tabii bu kadar kolay olmadı bu ayrılık. Seda bu travmayı atlatmak için işinden, yaşadığı kentten ayrıldı. Kimsenin yüzüne bakamaz oldu. 'Öteki kadın' damgasını yemek çok ağır gelmişti ona.
Unutması iki yılı aldı, psikolojik tedavi gördü. Seda bana hikayesini anlattıktan sonra şunu sordu: "Bilmeden 'yuva yıkan kadın' pozisyonuna düştüm.
Benim yüzümden üç çocuk mutsuz olup üzüldü. Oysa ben düşmanıma bile zarar veremeyecek bir insanım. Şimdi size soruyorum... Yüzeysel bakılınca ben 'yuva yıkan öteki kadın'ım değil mi? 22 yaşında, saf, tertemiz, hayalleri, umutları olan, çiçeği burnunda bir genç kızdım. Şimdi 32 yaşındayım.
Benim acılarım, hayallerim, benden gidenler ne olacak? Bunları bana kim geri verecek? Niye hiç kimse 'öteki kadın'lardan gidenleri sormuyor da direkt damgayı yapıştırıyor? Ben yaşadıklarımın hesabını kime sorup geri alayım?"
AKIL VE AŞK YAN YANA DURMAZ
Tweet şaka elbette, buna inanan kişilerin aptal olabileceğini vurguluyor. Ama akıl denen şey, aşkta ortadan kayboluyor. Ne bu tür yalanlara inanlara "Aptal" demeli ne de 'öteki kadın' damgası yapıştırılmalı. Unutmayın ki hayat, hiç beklemediğiniz bir anda hiç tahmin etmediğiniz bir olayı size yaşatabilir.