Mehmet CoşkundenizYalnız havyarla yaşanmaz

HABERİ PAYLAŞ

Yalnız havyarla yaşanmaz

Alman yazar Johannes Mario Simmel’in dünyada en çok bilinen ve en çok satan romanının adı ‘Yalnız Havyarla Yaşanmaz’dır. 1971’de E Yayınları bu romanı Türkçe’ye kazandırmış ve ‘Papaz Her Zaman Pilav Yemez’ adıyla yayınlamıştır.

Kitap, 2. Dünya Savaşı’nda casusluk yapan roman kahramanı Thomas Lieven’in maceralarını anlatır. Lieven casustur ama aynı zamanda gastronomdur. Dönemin büyükelçilerinden, askeri yetkililerinden bilgileri, hep sofrada alır. Tabii yemekleri de kendisi yapar.

Lieven’in maceraları yemek tarifleri eşliğinde sunulur. Bölüm başlıkları, “Thomas Lieven bu yemek sayesinde büyükelçiden 10 milyon dolar kazandı” şeklindedir. ‘Yalnız Havyarla Yaşanmaz’, gastronominin hayatın her alanında nasıl işe yaradığını anlatması açısından da ilginçtir.

Haberin Devamı

Ben romanı okuduğumda çocuk yaşlardaydım. O kadar etkilendim ki; belki de bugün yemeğe ve gastronomiye bu kadar ilgili olmamın başlıca sebebidir bu roman. Aslında romanı bu kadar anlatmamın sebebi, 25 Mart’ta İstanbul’da yapılacak olan Gastroekonomi Zirvesi.

Çünkü bu zirve tıpkı romanda olduğu gibi bize gastronominin sadece damak zevkimizi değil, ülkelerin ticaret ve turizm potansiyellerini, geleceğin yeme-içme alışkanlıklarını ve hatta diplomasiyi nasıl etkilediğini de anlatacak.

‘Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği’ (TURYİD) tarafından düzenlenen zirvedeki konuşmacılardan biri Sam Chappele. Beyaz Saray’ın eski pasta şeflerinden. Gastro diplomasiyi anlatacak.

Şöyle düşünün. Bir yemekte, masada oturanlar dünyanın geleceğini belirleyecek. Siz o masadaki menünün ne olduğunu merak etmez misiniz? Ben kesinlikle ederim. Bir diğer konuşmacı Pierre Sanner, gastronomi rotaları uzmanı olarak tanınıyor. Yani gastro turizmin geleceğini ondan öğreneceğiz.

Katherina Unger ise yenilebilecek böcek yetiştiriyor. Unger’e göre protein kaynakları tükeniyor ve yeni kaynaklar yaratmak gerek. Kısacası her konuşmacı ufkumuzu genişletecek. Zirvede Trakya’ya ayrı bir yer ayrılmış durumda.

Türkiye’nin ilk bağ rotası olan ‘Trakya Bağ Rotası’nın turizme sunduğu potansiyel masaya yatırılacak. İstanbul’un burnunun dibindeki bu potansiyelin nasıl geliştirilebileceği konuşulacak.

Haberin Devamı

GASTROAŞK DİYE BİR ŞEY DE VAR

Kalbe giden yol, kadın erkek fark etmez, mideden geçer mi? Evet, geçer. Aşkın yiyeceklerle, içeceklerle ilişkisi var mı? Evet, hem de nasıl var. Bir kadını ya da bir erkeği etkilemek için iyi bir yemek işe yarar mı? Öyle bir de yarar ki...

Kadınlar yemek yapabilen erkekleri, erkekler de iyi yemek yapan kadınları tercih ediyor mu? Evet, ediyor. Birini randevuya davet ederken, onu razı edebilmek için bir yemeği ya da bir restoranı kullanmıyor muyuz?

Sonuna kadar kullanıyoruz. Birbirimize kur yaparken bile, “Yerim seni” demiyor muyuz? Hem de daha neler neler diyoruz. Yüzyıllardır bazı yiyeceklerin cinsel istekleri artırdığına, bazılarının güzellik kattığına inanmıyor muyuz? Tabii ki inanıyoruz. Mesela meşhur Kazanova sabah kahvaltısında 50 istiridye yermiş. E istiridyenin cinsel hormonları harekete geçirdiği söylenir.

Haberin Devamı

Bakla, aşk sebzesidir çünkü cinsel organların sağlığını korur. Avokado güzellik katar. Kuşkonmaz afrodizyaktır ve enerji verir. Aşk tanrıçası Venüs’ün simgesi çilektir. Güzellik tanrıçası Afrodit nar ağacını ilk diken isimdir.

Çikolatayı falan hiç söylemeyeyim. Sevgililer Günü varsa, çikolata hatrına var, o derece yani. Şimdi tüm bunların ışığında gastronomiyi tekrar düşünün. Aşkımızı, ilişkilerimizi de belirliyor.

Hatta iddialıyım, ilişkinizle, evliliğinizle ilgili bir sorun varsa bunu mükemmel bir yemekte çözmeniz mümkün. Geleceğinizle ilgili bir karar alacaksanız bunu da yemekte konuşmalısınız.

Demem o ki; belki de bir ‘Gastroaşk Zirvesi’ de yapılmalı. İşin aşk kısmı masaya yatırılmalı, yemenin, içmenin ilişkileri olumlu anlamda nasıl etkilediği konuşulmalı.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder