Ta Çin’den kalkıp üzerimize hışımla gelen bir salgınla karşılaştığımızda yaşamlarımızda neler değiştirebileceğini bilemedik. Hoş, elimizde her an patlayacak bir balon varmışçasına reaksiyon gösterdiğimiz ortadayken halen anlamış da sayılmayız. Ben bu sürece bir güncelleme olarak bakıyorum. Nasıl bir güncelleme? Cevabı basit. İçinde bulunduğumuz çağda herhalde bir akıllı telefona sahip olmayan yoktur. Onları düşünelim. Adına ‘akıllı telefon’ dediğimiz bu cihazlar tıpkı bir insan beyni gibi sayısız özelliğe sahip. Ancak tüm bu özelliklerin sağlıklı çalışabilmesinin tek bir koşulu var: Güncellenmek. Hani hep işittiğimiz bir söz vardır ya; "Teknolojinin esin kaynağı insandır" denir. Yani nasıl ki akıllı telefonlarımız güncelleniyorsa, biz insanlar da çeşitli olaylar vasıtasıyla güncelleniyor, yenileniyoruz. Nedir bu yenilikler; birlikte bakalım.
- Bundan yalnızca bir sene evvel kolonya ve sabunları kapışacağımız, tuvalet kâğıtları ve maskeler için kavgaya tutuşacağımız söylense herhalde şaka sanıp gülerdik. Ancak salgınla birlikte tüm bunların nasıl gerçeğe dönüştüğünü gördük. Birkaç saatte market raflarını boşaltmak gibi refleksler, epigenetik mekanizmalarımızda var olan açlık-kıtlık ve hayatta kalma gibi dürtülerimizin olası bir kaosta nasıl ortaya çıkıverdiğini gösterdi.
- Yaşamlarımız birkaç ay içerisinde felaket temalı Hollywood filmlerini aratmayan bir hale geldi. Nasıl mı? Hatırlayalım. Salgının ilk günlerinde neler izledik? Komplo teorilerini, virüsü bir laboratuarda ABD'nin üretmiş olduğu inançlarını... Virüsün ölümcüllüğü, neler yapabileceği vb. bir sürü şey... Bunların hepsini bir torbaya koyduğumuzda ortaya çıkan tam olarak bir komplo teorisiydi. Bu teoriler tıpkı virüs gibi zihinlerimize yayıldı. Ve sonuç: Hepimiz potansiyel bir ‘paranoyak’ haline geldik.
- Dünyaya gelir gelmez tek bir bilgiye sahibizdir: Tehlikeden kaçmak. Bunu öğretilerden bağımsız, yani içgüdüsel yaparız. Gelelim bunun Covid-19 ile ilişkisine... Aylarca uygulanan karantina, sokağa çıkma yasakları, evde kal çağrıları ‘tehlikeden kaç’ dürtüsünün en belirgin örneklerindendi.
- Salgın yaşamımıza sıra dışı şoklar getirdi. Tedarik zincirinde yaşanabilecek olası kopuşlar, devlete karşı güvenin azalması veya artması, küreselleşen bir dünyanın bedelinin neler olduğu gibi. Nihayetinde bugün Çin’de çıkan bir salgın yalnızca Çin sınırları içerisinde kalmıyorsa bu ‘küresel köy’ haline getirdiğimiz dünyanın bir sonucudur.
- Sevgiyi ifade biçimimiz değişti. Eskiden sarılmak, öpüşmek, kucaklaşmak ve el sıkışmak gibi davranış eğilimleri gösterirken şimdilerde bunları yapabilmek tabiri caizse yürek istiyor. Bunun yanında sıklıkla el yıkama isteği, yaşam kaynağımız olan suyun yerini dezenfektanların alması, maskelerin neredeyse bir uzvumuz haline gelmesi, uzun vadede ruh sağlığımızda ciddi dezenformasyonlara sebep olacak gibi görünüyor.
Yaşanan her olay bir çağ açar ya da kapatır. Yaşadığımız bu salgın da yeni bir çağın habercisi. Sözün özü; aşı bulunana dek tüm insanlığa ‘akıl sağlığı’ dilemek herhalde yerinde olacaktır.