Mesut YarBerrin neden bu kadar öfkeli?

HABERİ PAYLAŞ

Berrin neden bu kadar öfkeli?

Öyle Bir Geçer Zaman ki (Kanal D) Ali Kaptan karakterini bir nefret objesi olarak gösterme konusunda bir hayli başarılı... Ama bir yandan da bir iç çelişki seziyorum dizide. Mesela henüz yabancı yengemiz ortaya çıkmadan önce Berrin ve Mete fazlasıyla öfkeli değiller miydi babalarına karşı? Bunu sadece anneye duyulan yoğun sevgi ve yaşanan şiddetten doğan bir tepkiyle açıklayamıyorum ben. 1967 yılında bu ülkedeki ahlak anlayışı, öfke odağı da olsa bir babaya “Adi herif” dedirtecek ya da yumruk atacak bir noktada değildi...

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

Kapalı ve geleneklerine bağlı bir toplumda, meselelerin hepsi aile içinde yaşanır ve çoğunlukla da sıradan bir dedikodu malzemesi çıkarırdı mahalleye. Yaşayanlar böyle anlatıyor... Özellikle de Berrin karakterindeki yoğun öfke, geleneklerin bile üstüne çıkabilecek bir travmanın sonucu mu diye düşündürmeye başladı bana. Bir taciz mi söz konusu? Bu meselenin net yanıtını önümüzdeki bölümlerde alacağız. Hatta küçük Osman’ın baba katili olduğu söylentileri bile ayyuka çıktı izleyiciler arasında. Neyse... O değil de Soner gibi bir para babasının kardeşi neden sıradan bir mahalle okulunda okuyor anlayamadım. O yıllarda Avrupa zenginler arasında o kadar modaymış ki! Neden sahi?

Süleyman öyle konuşmasın!

Deli Saraylı’nın aniden hayatımızdan çıktığı Show TV’de başka bir saray dizisinin başlıyor olması çok ironik. Ama bu işler böyle; gidenin yeri boş kalmıyor... Muhteşem Yüzyıl hazırlığını aylar önce ilk bu köşeden okuduğunuz bir projeyken artık dizi aşamasına geldi. Etkileyici fragmanları birbiri ardına dönmeye başladı Show ekranında... Çok uzun süre Hürrem Sultan’ın kim olacağı tartışıldı. Ve sonunda Almanya doğumlu bir Türk oyuncuya kaldı rol. Bu arada bir de bilinmeyeni açıklayalım; neredeyse Hürrem’in anavatanı Ukrayna’ya kadar gidecekti yapımcı TİMS şirketi. Neyse... Fragmanlarda kulağı tırmalayan bir sesi var Halit Ergenç’in. İhtişam vermek için (Kanuni Sultan Süleyman’ı canlandırıyor) sesini kalınlaştırarak konuşmuş. Belki kulak tırmalamak ağır oldu ama sakil durduğu kesin... Dilerim dizide de aynı hataya düşüp çizgi film izliyormuşuz hissine kapılmamıza neden olmaz. Şimdiden hayırlı olsun diyelim...

Haberin Devamı

O ne hızdı yahu?

Kral Çıplak’ta (Kanal D) hakikaten bir kral oturuyordu tahtta önceki akşam. 1970’lerden itibaren parlayıp 80’ler ve sonrasında zirveye oturan MFÖ’nün Mazhar Alanson’u... Okan Bayülgen bugüne kadar 10 tane kral gösterdiyse bize, en kral üç kişiden biriydi Mazhar... Sıra dışı düşünceleri, güzel yaşlanması ve sağlam duruşuyla programın minik belgesellerinden birinde denildiği gibi; “Türkiye’nin Leonard Cohen’i, dünyanın ise Mazhar Alanson’uydu” bizim için o... Neyse. Program sırasında bir ara laf zamanın ne kadar hızlı geçtiğine geldi. Mazhar, yaşlanmayı anlatırken Okan’a “Hani sizin kanalın dizisinde olduğu gibi öyle bir geçer ki zaman” der demez altta dizinin tanıtım bandı belirdi... “Vay arkadaş” dedim içimden. O saatte ana kumandanın başında kim varsa yayına kulak kesilmiş, vermişti bandı. Vallahi böyle refleks görülmemiştir, gözden kaçsın da istemedim hani...

Haberin Devamı

Çiğ köfteyi en iyi kim yapar?

İbrahim Tatlıses birkaç zamandır çıktığı her şov programında yatırım yaptığı yeni işin altını çizerek duyurusunu yapıyor... Son olarak konuk olduğu Yok Böyle Dans’ta (Show TV) açacağı çiğ köfte fabrikasının reklamını yaptı dakikalarca. Üstelik hem teoride hem de pratikte... Ustasına yaptırdığı çiğköfteyi getirdi ve başta İngiliz jüri üyesi olmak üzere tüm stüdyoyu “acıya” boğdu. İmparator lakaplı İbrahim Tatlıses’e yeni işinde başarılar diliyorum lakin... Buradaki lakin önemli sevgili okur. Çünkü İmparator çiğ köftenin sadece Şanlıurfa’da yapılabildiğinin altını birkaç kez çizdi. Benim bildiğim o coğrafyada Gaziantep, Elazığ, Diyarbakır, Hatay, Adana, Adıyaman da aynı iddiayı dillendirir... Kendi adıma en iyi çiğ köfteyi ben de Şanlıurfalı bir dostumun elinden yemiş de olsam, Tatlıses’in iddiasına lezzetli bir yanıt gelecektir çok yakında komşu bölgelerden; söylemedi demeyin...

Çakması da çıktı; HOJ TV

Samanyolu TV’nin yeni işlerinden Şefkat Tepe bir kez daha ilgiyle izletti bana kendini. Hikayesinin güçlü olması filan değil nedeni (söylemiştim zaten, kanalın her dizisinden 10 gram katılarak yapılmıştı bu dizi de) bizzat HOJ TV yayınlarını göstermesiydi... Bilmeyenler için bölücü örgüt propagandası yapan ROJ TV diye bir kanal olduğunu not düşelim. Bu dizide o kanalın adı HOJ TV olmuştu ve aslını aratmıyordu... Gerçekliğe bu kadar yakın bir dizi yapma çabası içindeki yapımcıların aynı ustalığı çatışma ve diyaloglu sahnelerde göstermesini de bekledim ama heyhat... İlgim dağıldı bir süre sonra; o yapımcının diziye bu kadar şefkatsiz olmasına dayanamadım belki, çektim gittim başka bir kanala...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder