Dikkatinizi çekti mi bilmem? Tuhaf bir uyuşturucu hap furyası dünyayı sardı. İlacın ismini vermeyeceğim ama takma ismi ilginç; “zombi hapı”...
Zombi, fantastik edebiyatta öldükten sonra dirilen ve insan eti yiyerek hayatta kalan bir türün tanımı. Şimdilerde ülkemiz gençleri arısında da yaygın. Öldürüyor ve öldürtüyor...
Bir diziden beklentinizin ne olduğunu bilemem. Ben kendi adıma bazı işlerin “gözümüze sokmadan” toplumsal asayişin altını çizmesini beklerim. En azından kendi ülkem içim temennim budur...
Geçtiğimiz cuma gecesi “Arka Sokaklar”da (Kanal D) bu bahsettiğim dehşetli uyuşturucunun etkileri resmedildi. Haberlerle çok içli dışlı olduğum için resmedilenin gerçeğe en yakın duran fotoğraf olduğunu söyleyebilirim.
Hani bazen; “Adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba” diye işin mavrasını yapıyoruz ya, Rıza Baba son 10 küsur yıldır hemen her kriminal konuda bu memlekete “tehlikenin farkında mısınız?” diye soruyor. Hem de bir kamu spotundan çok daha etkin şekilde...
Polisiyede fantezi kadar gerçeğin de ele gelir bir tarafı olmalı. “Arka Sokaklar”ın uzun ömrü avucumuza tutuşturduğu gerçekte gizlidir bence. Tebrikler!
TÜRK SİNEMASI NE DEVRİ YAŞIYOR?
Interpress’in yaptığı araştırmaya göre Türk Sineması’na ilgi geçtiğimiz yıl bu zamana göre yüzde 21 oranında artarak toplamda neredeyse 59 milyon izleyiciye ulaşmış...
Rekor hâlâ “Recep İvedik” serisinin 5’inci filminde. Ama şu da var, komedi filmlerine ilgi ciddi oranda yükseliyor. Buraya kadar her şey nefis...
Peki, bu ilgi seri şekilde film çeken sinemacıları mutlu ediyor mu? Elbette hayır. Gişe rakamlarından iştahı kabaran çok sayıda yapımcı daha salona girmeden tosluyor...
“Sinema yapacağım” diye batan birçok insan görüyorum. Sanat yapmaya çalışanlar zaten batık...
İzlediğimiz filmlerin çoğunda seviye de artık deniz seviyesine indiğine göre bu artışa bakıp da “Türk Sineması altın devrini yaşıyor” diyebilen çıkar mı, kestiremiyorum?
DOĞALGAZ GELMEDİ Kİ...
Bir okurumuz aktarıyor: “Star TV’de yayınlanan ‘Söz’ dizisi ülkemizin doğusunu anlatıyor. Kahramanlarımız orada savaşıyor fakat vitrinde yanlışlar var. Mesela son iki bölümde hesapta Irak ve Suriye’deki Türkmen köylerine giriyorlar ama o coğrafyayı bilenler için bu köyler gerçeğin yanından geçmiyor...
Bir de köylerde doğalgaz olduğunu görüyoruz ki bu da sizin için ayrı bir yazı konusu olmalı...
Son bölümde Yavuz’dan kaçan Çolak ve yandaşlarının otoban kenarında görünmeleri hadisesi var ki, bu meseleye hiç girmemiş olsalar iyiydi...”
ERKAN PETEKKAYA NE YAPACAK?
Malum “Kayıtdışı” isimli dizide toplu hüsran yaşandı. Erkan Petekkaya’da dizinin başından beri “olmuyor” hali hakimdi...
Dizi biraz daha uzun sürseydi bir miktar nadastan sonra alıştığımız “anlı şanlı zengin ağabey” gömleğini çıkarmayı düşünüyordu...
Şimdi o fırsat biraz erken geldi. Yapımcı şirket kendisine yeni bir proje bakıyormuş. Bunun yerine seçimi Erkan’a bırakmalarını telkin edebilirim. Çünkü o ne istediğini biliyor...
Mesela başrol oynadığı “Yeni Dünya” isimli festival filminde sergilediği “Mehmet Ali” karakterine benzeyen bir rol seçeneklerden ilki diyebilirim...
HIZLA SOĞUTTULAR...
Stil programları için alarm çalmaya başlamış. Vallahi sevdiğim insanlar kaptan dairesinde de otursa doğruya doğru demek zorundayım. Bu programları izlerken bunalıyorum...
Yarışmacılarda dil eskilerin deyimiyle “pabuç gibi”. Manasız bir telaş ve sürekli gözü yaşlı dolaşmalar. Seçkileri de bir tuhaf...
İzlemek için üç neden say desem, kendi adıma bir tane bile bulamıyorum. Sanıyorum bu moda programları TV dünyasında kendinden en hızlı soğutan içerik oldu...
Nedenini de ben düşünecek değilim vallahi. Durum tabak gibi ortada!
MUTLU YILLAR BANA!
“Vahe ile Evdeki Mutluluk” (Star TV) programında sunucu Vahe Kılıçarslan yemeği yapan şefe soruyor. “Bu harika Belen tavasının en büyük özelliği ne?”...
Şef kendinden emin yanıtlıyor; “Belen’e ait olması”. Böylece bir yaşıma daha giriyorum. Hepimize mutlu yıllar!
05 Aralık 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı