Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, birkaç ay önce, ‘Türk vatandaşının yüzde 45’i, her ay kazandığından daha fazla harcama yapıyor’ değerlendirmesini yapmıştı. Bu açıklamadan sonra önlem olarak kredi kartıyla harcama ve para çekimine kısıtlamalar getirildi. Böylece, ‘hazır para’ mantığı ile harcamaya fren getirilmek isteniyor. Hafta içinde konuştuğum bir bankacı, kredi kartına getirilen sınırlamalardan sonra ‘ihtiyaç kredilerine’ yönelme olduğunun altını çizdi. Sınırlama öncesi parası bittiğinde kredi kartından çeken vatandaş, şimdi ihtiyaç kredisine yöneliyor.
[[HAFTAYA]]
Kredi kartının yerine alınıyor
Ben de etrafımda benzer bir eğilim gözlemliyorum. Elinde birkaç kredi kartı olan, birinden çekip diğerine yatırıp hayatını sürdüren arkadaşlar, yeni uygulamayla birlikte zorlanmaya başladılar. Zaten ihtiyaç kredisine ilgi vardı, kredi kartından umudunu kesenlerle birlikte talep iyice güçlenmiş. Benim konuştuğum banka genel müdürü, ‘İhtiyaç kredisi almak çok kolay. Bir kefil, bir bordro ile krediyi bir gün içinde alabiliyorsunuz’ diyerek arkadaki gerçeğin altını da çiziyor. Serbest piyasada bankacılara, ‘Kredi vermeyin’ denilemez. Ama bankacılar bir miktar daha özenli davranıp, bu tip kredi taleplerini bir şekilde engelleyebilirler.
Sosyal patlama riski
Kasım ayında düzenlediğimiz CEO Club’ın Bankacılar Zirvesi’nde konuşan bankacılar da bunun altını çizmişlerdi. Hatta ‘ihtiyaç kredisi kaynaklı sosyal patlama’ uyarısı da yapılmıştı. Merkez Bankası’nın rakamlarına bakıyorum, 2010 başında 40 milyar TL olan ihtiyaç kredileri 13 Ocak itibarıyla 62.1 milyar TL’ye ulaşmış. Daha önce kredi kartlarında çok sayıda ‘dram’a rastlamıştım. Yüksek faizle alınan bu tip krediler, ödemede yaşanan aksamalarla, hızla katlanabiliyor ve ödenemeyecek boyutlara ulaşabiliyor. İşte o zaman da iş kontrolden çıkıyor, yeni borçlanma süreci başlıyor. Bunu ‘tefecilere’ kadar götürenler de oluyor. Bence çok eleştiren olduysa da ekonomi yönetimi kredi kartına doğru önlemler aldı. Şimdi de biraz ihtiyaç kredileri cephesine ve artışın oranına bakmakta yarar var. Aksi halde yeni ‘zedeler’ ortaya çıkması olasılığı bir hayli yüksek görünüyor. Çünkü, bankacılar, bu kredilerde sorunlu oranının arttığına dikkat çekiyorlar.
Bu projeye destek verelim
Önce Van merkezde, ardından da Erciş’te meydana gelen depremden en büyük zararı öğretmenler gördü. Bir bölümü ‘düşük maaşla’ çalışan öğretmenler, katıldıkları eğitim toplantısı sonrası vakit geçirmek için girdikleri kafede depreme yakalandı ve 70 civarında arkadaşlarını kaybettiler... Bazılarının yakınları öldü, tamamına yakınının evleri yıkıldı. Ancak, ikinci yarının başlamasıyla birlikte Van’a, Erciş’e dönüp işlerinin başına dönen öğretmenler, bir yardan deprem korkusuyla diğer yandan da konut sorunuyla boğuşuyorlar. Bu dönemde çok yardım toplandı ama henüz Van’da gözle görülür bir sonuç yaratmış değil. Hâlâ üşüyen çocuklar, ısıtıcıdan yanan çadırlar, ölen bebeklerle karşılaşıyoruz. İşte böyle bir ortamda Turkcell’in yeni sosyal sorumluluk kampanyasını öğrenince, bir öğretmen çocuğu olarak çok mutlu oldum.
Öğretmenler için iyi bir proje
Tamamen sonuca odaklanmış, hızlı şekilde devreye alınabilecek bu projeyle Turkcell 4 milyon TL’lik bir fon oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütülecek proje kapsamında bir ‘Öğretmen Köyü’ kurulacak ve 100 öğretmenin eve kavuşması sağlanacak. Sadece bununla da kalınmayacak, 100 öğrenci için ‘öğrenci yurdu’ ve burada kalacak öğrenciler için burs verilecek. Turkcell’in Van’a yönelik sosyal sorumluluk projesinin içinde Erciş’te 100 kişinin çalışacağı bir ‘call center’ açmak da yer alıyor. Bu projede Turkcell CEO Süreyya Ciliv’in büyük katkısının olduğunu, yönetim kurulunu ikna için uğraştığını yakından biliyorum. Van’a yapılan belki de en iyi projelerden biri... Hepimiz desteklemeliyiz...
27 Ocak 2012, Cuma 04:00
Haberin Devamı