Hadiseler vuku bulmadan evvel inisiyatif alarak hareket eden ve gelecekteki belirsizliği ortadan kaldıran yaklaşımın adı, 'koruyucu yaklaşım'dır.
Akıl ve muhakeme sahibi hiç kimse, cüzdanını yolun ortasına bırakıp "Önce kaybolsun sonra bulurum" diye düşünüp hareket etmez.
Akıl ve ruh sağlığı bozulmamış olan hiç kimse kendini hareket halindeki bir aracın önüne atıp "Sonra iyileşirim" diye bir düşünce içine girmez.
Normal şartlarda, önce zehir içip sonra hastaneye koşan birilerini de görmeyiz.
Hakeza denizin ortasında yol alan bir gemiden atlayıp, "Ne olsa birileri gelip beni kurtarır" diye düşünen de yoktur!
İnsan fıtratında doğal bir korunma güdüsü vardır. 'Öz koruma' da diyebiliriz bu duruma.
Evet, insanda böyle temel bir güdü var ama insan, doğasının pragmatik (faydacı) olması sebebiyle eylemlerini, elde edeceği sonuçlara göre şekillendirir.
Bu güdüler, belli öğreti ve kutsallar ile disipline edilmezse şayet, kendine doğal koruyucu fakat başkasına duyarsız kalabilir.
Şimdi, hepimizin bildiği fakat hatırlanmasına ihtiyaç duyulduğuna inandığım bu bilgilerden sonra bir de çağrıda bulunayım.
Akıl sağlığı bozulmamış tüm iş yeri hekimlerine seslenmek istiyorum: Çalışanların sağlığını düzeltmek için bozulmasını beklemeyin. Koruyun, bozulmasın!
Tüm eğitimcilere de öyle: Bilmeyenlere anlatmak ve eğitmek için hataya düşmelerini ve suç işlemelerini beklemeyin. Eğitin, düşmesinler-işlemesinler!
Tüm mühendislere hakeza: Binaları güçlendirmek yahut güçlü yapılar inşa yapmak için depremi ve hasar oluşmasını beklemeyin. İnşa edin, yıkılmasınlar!
Esasen herkese, tüm topluma öyle: Düzeltmek, onarmak, onamak, iyileştirmek, güzelleştirmek için olumsuz şartların ortaya çıkmasını beklemeyin. Yapın, hiç çıkmasınlar!
“Koruyun diyorum yani…”