Yaşanan olumsuz bir hadise üzerine, geriye dönüp olayın nasıl cereyan ettiğini diyagramlar ile anlatmak, çoğunlukla yurtdışı kaynaklardan çeviri yaparak kopyaladığı iyileştirici faaliyetleri sunmak ve o dakikadan sonra aşağı yukarı nelerin olabileceğini “tahmin etmek”…
Yaşanan salgın sonrası, unvanında yönetici mentoru (akıl hocası), eğitim koçu, danışman, teknoloji iletişimcisi ve bilmem ne yöneticisi gibi birtakım tanımlamalar olan kişilerin farklı dijital uygulamalar aracılığıyla canlı yayınlar yaparak "Şu an size dünyayı kurtaracak bilgileri veriyorum" edasıyla anlattığı şeylere dikkatlice kulak verirseniz, esasen içinde hiçbir şey olmadığını, mevcut hadiseyi, yukarıda ifade ettiğim gibi asgari bir bilgi ve basit bir yöntemle ele aldıklarını, bunu yaparken birkaç kitabı ve bilim adamının sözünü dayanak yapıp, atıfta bulunduklarını rahatlıkla göreceksiniz.
Saçma sapan ve uydurma unvanlar, hususi seçilen marjinal kavramlar ve alakasız benzetmelerle yürüyen kervanlar…
"Kendi çalıp kendi oynuyor" diye çok güzel bir deyimimiz vardır bizim, bilirsiniz!
Asıl dert nedir peki?
Asıl dert; istifade etmek.
Fırsattan yani…
“Bu süreçten bir danışmanlık işi çıkartıp ilk köşeden dönmek, asıl dert”
Filmin adı: Yaralı parmağa su dökmekten imtina eden büyük unvanlıların küçük dünyamızı (dünyalarını) kurtarma uğraşı.
Filmin türü: Trajiekomedi!
Kısacası “duygusal” bir film; bilhassa yoğun duygular yaşadığımız bugünlerde izlemeye değmez.
Ah Muhsin Ünlü’nün dediği gibi:
Samimi olmak en güzel keramettir, bırakın uçmak kuşlara münhasır olsun.
Ne güzel demiş ama…
Doğru yaklaşımlar ile nitelikli saptamalar ve gerçekçi çözümler ortaya koyan, en önemlisi de “samimi olduğuna inanan” insanlar konumun dışındadır; üstlerine almasınlar diye söylüyorum!