Giriş
O büyük acının üzerinden tam üç sene geçti. 15-16 Temmuz 2016’da Türkiye’nin canıyla, kanıyla ödediği o büyük bedelin hepimize göstermesi gerekenler var. Hiç unutmamamız gerekenler…
- Mesela… Bir hıyanet hareketinin; on yıllar boyunca sürdürdüğü, sistemli, sabırlı ve sinsi bir çalışmayı nerelere vardırabileceğini…
- Veya… Dünyayı yöneten güçlerin; Türkiye gibi bir ülkede, insanların tertemiz dini duygularını sömürerek, bazı kesimlerin cehaletini kullanarak, bazılarınaysa paranın gücünü sunarak nasıl bir tehdit oluşturabileceğini…
- Örneğin… Devlet yapısı dediğimiz mekanizmada nasıl, hangi yöntemlerle gedikler açılabileceğini…
- Ya da… On yıllar boyunca devlet kurumlarında sorumluluk makamında olan kadroların belli konularda yeterli duyarlılığı sergileyememesinin nelere mal olacağını…
- Misal… Aynı zaman dilimi boyunca; medyanın, sivil toplumun ve nihayet sokaktaki insanın hassasiyetini yitirmesinin doğuracağı sonuçları bundan böyle hep akılda tutmamız gerekiyor.
BİR MİLLETİN ÖZGÜVEN MİLADI
15-16 Temmuz 2016 ile ilgili ikinci bir konu daha var. İlki, yukarıda yazdıklarım. Yani, o meşum gece ve ertesi gününden almamız gereken dersler. İkinci konuysa, o melanetin bu devlet ve millete kazandırdıkları. Kanlı darbe girişiminin başarılı olmasının önüne geçen ruh, bilinç ve duruştan söz ediyorum.
Üç sene önce dün ve bugün (o zamandan beri farklı tartışmalara konu olan boyutlarını bir tarafa bırakarak söylüyorum) bir devlet ve milletin özgüven miladıdır. Öyle ya da böyle, bu millet; bir, bütün, beraber olduğunda ne kadar güçlü olabileceğini idrak etmiştir ve bu durum şerden çıkan hayırdır.
