İktidar ısrarla seçimlerin zamanında, Haziran-2023’te yapılacağını söylüyor. Yani daha bir buçuk sene var. Türkiye gibi bir ülkede, siyasette çok uzun süre bu. Ancak buna rağmen herkes “Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” sorusuna yanıt arıyor. Aslında bu soru Millet İttifakı cephesinde de masada.
Son dönemdeki performansıyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adeta “Aday benim” diyor. Yapılan anketlerdeyse “Aday olarak kimi görmek istersiniz?” sorusuna verilen cevaplarda Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimleri Kılıçdaroğlu’ndan önde çıkıyor.
Bazı anketlerde İmamoğlu ilk sırada, bazılarındaysa Yavaş. Ancak aldığım bilgiye göre CHP, bu anketlerde ikinci bir soru daha soruyormuş: “Sizin tercih ettiğiniz kişi dışında bir aday belirlerse, yine de Millet İttifakı’nın adayına oy verir misiniz?
Soru bu. Gelen sonuçlarda bu soruya “Hayır, sadece benim istediğim aday olması hâlinde oy veririm” diyenlerin oranı yüzde 1 (bir) seviyesinde kalıyormuş. Yani yüzde 99, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin üzerinde uzlaşacağı adaya oy vereceğini söylüyormuş.
Somutlaştıralım... CHP’nin araştırmalarına göre; İmamoğlu ya da Yavaş’ı aday görmek isteyenlerin büyük kısmı, hatta neredeyse tümü, “Ortak aday Kılıçdaroğlu olursa, ona da oy veririm” diyormuş.
ÇOCUK VE FATURA
Bir yakınım ile 11 yaşındaki oğlu arasında geçen şöyle bir diyaloğa tanık oldum geçen gün.
- Oğlum, yılbaşı ağacını kurmayacak mıyız?
- Bilmiyorum anne.
- Neden yavrum? Sen her sene aralık ayı gelir gelmez başlardın “Anne hadi yılbaşı ağacı kuralım, süsleyelim” diye. Bu sene neden böyle isteksizsin?
- Işıkları var ya…
- Eee?
- Elektriğe de çok zam gelmiş ya... O yüzden ben de düşündüm, fatura çok gelir, bu sene ağacı süslemesek mi acaba diye.
Dönüp bana baktı anne sessizce.
11 yaşındaki oğlu odasına gitti o sırada.
“Gördün mü?” dedi yakınım, üzgün bir ifadeyle.
İlk tepki olarak dedim ki:
- Sen neye üzüldün, anlamadım. Çocuk tasarruflu olmayı öğrenmiş. Bu kötü bir şey mi?
Aldığım cevap şu oldu:
- Tasarruf bilinci iyi bir şey tabii ama bu yaştaki bir çocuğun, zamlar ve pahalılık sebebiyle kendisini mutlu edecek bir şeyden vazgeçmek zorunda hissetmesi iyi bir şey değil. Benim üzüldüğüm bu.
Doğrusu ilk anda böyle düşünmemiştim. Sonra düşündüm. O anne haklıydı.
Çocuklarımızı elbette tasarruflu olmak konusunda bilinçlendirmeliyiz. Ancak ‘geçim kaygısı’ hissetmeden büyümek de her çocuğun hakkı olmalı. Bu ülke, çocuklarına geleceğe dair endişe, korku değil umut ve mutluluk verebilmeli.
Bu anekdot üzerine hemen “Sokakta yaşayan, yiyecek ekmek bulamayan çocuklar varken sen tutmuş yılbaşı ağacı süsünden bahsediyorsun” diyecek olanlara peşinen cevap vereyim.
Konu yılbaşı ağacı değil. Konu çocukların mutluluğu. Onları heyecanlandıran ışıkların vurduğu gözlerinin içinin gülmesi.
Konu, bu ülkenin her çocuğuna beslenme, barınma, eğitim gibi temel hakları sağlayabilmesi.
Konu çocuğun çocukluğunu yaşayabilmesi.