“(…) 15 Temmuz’un yıldönümünde diyeceğim o ki... Devlet mekanizması, 40 yıllık geçmişi olan, dış destekli bir cemaat hareketinin terör örgütüne evrilmesini sadece raporlara konu etti ama nedense gereğini bir türlü yap(a)madı. Şimdi esas olan, aynı hatanın, FETÖ ya da herhangi bir başka yapı / örgüt için önümüzdeki on yıllarda tekrar edilmemesidir. Devlet bugün artık dersini almış görünüyor. Siyasi iktidarından muhalefet partilerine ve tabii yargı organlarına kadar bütün kurumlarıyla, devlet yapısı, bu ülkenin geleceğini garanti altına almalıdır. Aksi halde ne 250 şehit yattığı yerde huzur bulabilir, ne çocuklarımız rahat yaşayabilir.”
Bu satırlar, 15 Temmuz 2017’de Vatan Gazetesi’nde yayınlanan “Temmuz’un 15’i” başlıklı yazımdan.
2020
“Neredeyse 40 yıllık süreçte devletin ve toplumun her noktasına nüfuz etmiş FETÖ yapılanmasıyla mücadelede, mevcut kadroların tasfiyesi tabii ki çok önemli. Mevcutları temizlemek kadar -hatta belki daha da- önemli olan diğer husus ise geleceğe dönük ne yapılan ya da yapılmayanlar… METÖ, SETÖ, KETÖ, XTÖ… Adı her ne olursa olsun, gelecekte başka bir yapının oyununa gelmemek başka terör örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmamak için ne yapılıyor? Soru bu. (…) Devlete personel alım sistemi (hangi ideolojiden olursa olsun) herhangi bir yapı ya da bir kesimin etki alanında kalmayacak şekilde olmalıdır.”
Bunlar da, 14 Temmuz 2020 tarihinde bu köşede yer alan “Yarın 15 Temmuz” başlıklı yazıdan.
Menzil gündemi
Yukarıdaki alıntıları, son günlerin -merkezinde Ali Edizer’in yer aldığı- Menzil Tarikatı gündemine atfen yaptım. Saygı Öztürk, kitabını yazdığı Menzil Tarikatıyla ilgili, Sözcü’de “Menzil Her Yerde” başlıklı bir yazı kaleme aldı önceki gün. Öztürk’ün yazısı sadece Ali Edizer’i anlatmıyor.
Aynı zamanda cemaat / tarikat yapılanmalarının devlet kademelerine yerleşme çalışma sistematiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. “Bir kez daha” diyorum çünkü FETÖ tecrübesini yaşayan Türkiye aslında bütün bunları ezbere biliyor. Daha doğrusu biliyor olmalı ! Barış Terkoğlu da dün Cumhuriyet’teki yazısında dikkat çekici bir alıntı yaptı.
Yazının o bölümü aynen şöyle: “(…) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllar danışmanlığını yapan, en bilinen biyografisinin yazarı da olan eski AKP milletvekili Hüseyin Besli, Akşam gazetesinde 4 yıl önce şunu yazdı: “Bugün (FETÖ ile) aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez. Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim... ‘Bana ne?’ demeden.”
Durum budur. Hep dediğim gibi… Bilimin yerine dogmaları koyan yapılar ve liyakat değil biatın esas alındığı sistemlerle varılan noktayı yaşayarak öğrendik. Daha doğrusu öğrenmiş olmalıyız !
FETÖ’den sonra METÖ, SETÖ, KETÖ, XTÖ’lerle uğraşılmasın diye yazıyorum, yazıyoruz bu yazıları.