Ben 50 oldum baba. Sen 85. Ben baba oldum baba. Sen dede. Uyandığında oku diye yazıyorum bu satırları. Hiçbirimizin yarınımızı bilmediğimiz şu hayata dönmeni beklerken yazıyorum.
Okurun böylesi
Benim en sadık, en iyi okurum sensin yıllardır. En acımasız ama en nazik. En titiz, en nesnel, en adil… Sen dahil kimseye söylemedim bunca yıldır ama biliyor musun; bazen “Kimse okumasa bile nasılsa Mustafa Çelik okuyacak” diye yazıyorum ben. Yoğun bakım yatağından kalkıp aramıza döndüğünde bu yazıyı da okuyacağını bilerek yazıyorum. Noktalı virgülün yerine kadar dikkat ederek okuyacağını bilerek…
Hani bir gün arayıp “Lağvetmek kelimesinde bir hata olmuş, ‘ğ’ eksik yazılmış. Yarınki yazına bir dip not düş de, onu bir düzeltiver” demiştin ya… “Baba, onu inan bir tek sen fark etmişsindir, gerek var mı” demedim, diyemedim. Çünkü gerek vardı. Haklıydın. Bir sonraki yazıda o notu düştüm yazının dibine. Her yazıyı – en az – iki kere okurum gazeteye yollamadan önce. Senden sebep… Sen okuyacaksın çünkü. Bilirim…
Yaşam savaşı
Babam, Sen şimdilik farkında değilsin ama 11 Mayıs Pazartesi sabaha karşı 05.00 civarında, evde beyin kanaması geçirdin. Ani tansiyon yükselmesinden kaynaklı, büyük bir kanama… O saatten beri Ankara Güven Hastanesi’ndesin. Güven’in tecrübeli doktor ve sağlık çalışanları, tıbbın bütün imkanlarını kullanarak üstüne titriyor senin. Sağ olsunlar…
Bir haftanın sonunda bayağı bir toparladın, yoğun bakımdan çıkarıp normal kata getirdiler seni. O gece ve ertesi günü beraber geçirdik odanda. Sohbet ettik… “Baba” dedim elini tutup. “Bak bütün Beşiktaşlılar arayıp ‘Geçmiş olsun Baba Kartal’ diyorlar.” Biraz zorlanarak da olsa, “Baba Kartal, yavru Kartallar’a selam söylüyor. Onlar sağlam kanatlar altında. Kanatlar her zaman sağlam” diye cevap verdin bana. Gülümsedik karşılıklı…
Ertesi gün enfeksiyon hasıl oldu vücudunda. İstenmeyen ama maalesef sık görülen bir durummuş. Ateşin çıktı önce. Sonra tansiyonun düştü. 30 saat aradan sonra tekrar yoğun bakıma aldılar seni. Mücadelen devam ediyor ben bu satırları yazarken. Bizim de bekleyişimiz… Hüzünlü ama umut dolu. İşin zor biliyorum. Ama hangi işin kolay oldu ki senin bugüne kadar? Hep emek, hep alın teri, hep hak edilmiş yeni bir başarı hikayesi…
Baba, Bugün arife… Bayramı ayrı geçireceğiz ama olsun. Asıl bayramı bekliyoruz zaten biz. Sen gel de…
Dönüşünde okuyacaksın bu mektubu ‘Dede Kartal’. Yazacak daha çok şey var ama hepsini yüz yüze anlatmak üzere burada bitiriyorum. Sen şimdi gelip “Oğlum, gündemde çok konu var, onları yazsaydın bana mektup yazacağına” dersin ama neyse… Tamam, bitirdim. Hadi sen dinlen. Nefesine kuvvet güzel adam. Ellerinden öpüyoruz hepimiz. Seni çok seviyoruz.