Otelcilikte ve sivil havacılıkta bir uygulama vardır. ‘Ghost’ ya da ‘shadow’ derler İngilizcede. Yani ‘hayalet’ ya da ‘gölge’ müşteri. Otel firmasının çalışanı sıradan biri gibi rezervasyon yaptırıp konaklar. Ya da havayolu şirketinin görevlisi normal bir yolcu gibi bilet alıp seyahat eder. Oysa ‘gizli’ görevdedir. Hayalet müşteri, konaklama ya da seyahatle ilgili detaylı rapor yazar şirketin üst yönetimine...
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) uygulamasını duyunca, aklıma büyük oteller ve havayollarının bu geleneksel yöntemi geldi. CHP, milletvekillerini gruplar halinde farklı şehirlere yolluyor. Özellikle, seçim bölgelerinin dışındaki yörelere… Hem tanınmamaları hem de farklı gözle bakıp objektif değerlendirmeler yapabilmeleri için... Misal; İzmir, Aydın ve Balıkesir milletvekillerinden üç kişilik bir ekip oluşturuluyor.
Bu üç vekil, tabiri caizse, ‘tebdil-i kıyafet’ -yine misal- Trabzon’a gidiyor. CHP milletvekili olduklarını söylemeden, kentin farklı bölgeleri ve değişik toplumsal katmanlarında birkaç gün geçiriyorlar. Kimi pazarlamacı olduğunu söylüyor, kimi iş insanı... Ya da başka mesleklerden olduklarını. ‘Hayalet’ vekiller, gittikleri şehirde insanlarla sohbet ediyorlar. Spor, siyaset, ekonomi vb konularda halkın nabzını tutup gözlem yapıyorlar.
İnsanların sorunları, şehrin öncelikli problemleri, kent insanının siyasi değerlendirmeleri, iktidar partisine bakış, CHP ile ilgili düşünceler, diğer partiler konusundaki yorumları vs... Bu ve benzeri başlıklarda not alan vekiller, tebdil-i kıyafet mesailerinin sonunda, CHP Genel Merkezi’ne, gittikleri kentten izlenimlerini rapor olarak gönderiyor.
CHP bu yöntemi, 31 Mart yerel seçimleri öncesi, aday belirleme aşamasında da uygulamıştı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, il ve ilçelerde en doğru belediye başkan adayını tespit etmek için yapılan bu çalışmadan olumlu sonuç almış olmalı ki, şu anda da Türkiye genelinde aynı şekilde nabız tutturuyor.
KADAVRANIN KDV’Sİ…
Kadavra, yani cansız insan bedeni, tıp eğitiminde çok önemli bir yer tutuyor. Tıp doktorları mesleğe başlamadan önce kadavra üzerinde teşhis ve tedavi çalışmaları yapıyor. Özellikle de cerrahlar... Hastalardan yani bizlerden önce, cansız bedenler üzerinde çalışıyor hekimler. Olması gereken de bu. Kadavra eğitimi olmazsa, canlı insanda mı tecrübe kazanacak tıp doktorları? Ama Türkiye’de ölümünden sonra bedenini kadavra olarak kullanılmak üzere bağışlayan insan sayısı çok az.
Dolayısıyla ciddi bir kadavra ihtiyacı var tıp fakültelerinde. Bu ihtiyaç da ‘ithalat’ yoluyla karşılanıyor. Genelde de Amerika Birleşik Devletleri’nden. Üstelik maliyeti yüksek şekilde... Bütün kadavranın yanı sıra ihtisas alanlarına göre cansız insan vücudunun parçaları ayrı ayrı da ithal ediliyor. İşte bu noktada, ilginç bir detaya ulaştım. Kadavra ithalatında KDV oranı yüzde 18’miş. Bu konuda bir dava açılmış ve mahkeme, ‘kadavranın kdv’sinin yüzde 8 olması gerektiği’ne hükmetmiş. Yani artık kadavra ithal eden tıp fakültelerinin maliyeti bir nebze olsun düşecek.