Yaz tatilinde Yunanistan’a ya da Ege Denizi’ndeki Yunan adalarına gidenlerin gözlemleri, izlenimleri ortak. Böyle olduğunu dinlediklerimiz ve okuduklarımızdan biliyoruz.
O ortak izlenimlerin en önemlilerinden biri de Yunan halkından gördüğümüz dostça tavır. Yunanistan konusunda ön yargılı olanları şaşırtacak seviyede sıcak, sempatik, içten bir misafirperverlik…
Gerçi söz konusu olan Yunanistan olunca, ön yargı sahiplerine söylenecek çok bir söz de yok ama sıkıntı iki ülke insanları değil devlet yöneticileri arasında. İki tarafta da tarihten gelen sorunları siyasi malzemeye dönüştürüp gerginlik politikasından beslenenler oldu hep. Ege semalarında savaş uçaklarının ‘it dalaşı’ (dog fight) yapmasından, Kardak Kayalıklarında yaşanan unutulmaz gerginliğe kadar çok örnek var yakın tarihte.
*
‘Yunanistan’daki Türkiye karşıtlığı’ kavramına aşinayız. Hepimizin zihninde yer etmiş ‘o Yunanistan’da; tarihten gelen, İstiklâl Savaşı’nda İzmir’de denize dökülmekle zirve yapmış (zaman zaman düşmanlık seviyesinde) bir Türkiye karşıtlığı olduğu sır değil. Yunanistan’ın Türkiye hakkındaki pek dostane olmayan düşünce ve duygularının, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtıyla birlikte tekrar alevlendiği de öyle. Atina yönetimleri üzerinde mutlak bir etkiye sahip olan Kilise’nin Türkiye karşıtı tavrı da hep aynı.
*
Yunanistan’da hükümetler değiştiğinde zaman zaman iki ülke ilişkilerinde ılık rüzgarlar esse de Atina’da da devlette devamlılık esas. Ve o devlette bugün bile Megali İdea’yı temel alan anlayışın hâkim olduğu bir damar var. İstanbul onlar için hep Konstantinopolis. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamak bir yana, Türkiye’yi Kıbrıs Adası’nda işgalci kabul ediyorlar. Ve bu tezlerini, ülkenin hemen her yerinde görünür kılıp canlı tutuyorlar. İşte somut bir örnek… Bakın bu fotoğrafı Selanik ile Atina arasındaki liman şehri Volos’ta çektim.
Limanın girişindeki tabelada; kuzeyinden güneyine kan akan bir Kıbrıs haritası ve yanında dört dilde yazılmış “Türk işgalciler Kıbrıs’tan elinizi çekin” cümlesi yer alıyor.
*
İkinci örnek de Halkidiki’de çıktı karşımıza. Yine merkezi bir noktada. Kasabanın en işlek caddesindeki parkta. Üzerindeki tarih dikkatimi çekince yaklaştım siyah mermerden anıta. Yazıların tercümesi şu: “353 bin soykırım kurbanı Pontik Rum ve Maltepeli mülteciler anısına…” Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkıp Milli Mücadele’yi başlattığı 19 Mayıs 1919 tarihini Pontus Rum katliam (hatta soykırım) günü kabul ediyor Yunanistan devleti. Tarihi gerçekleri tahrif etmekle bir yere varılamaz ama kendilerince böyle yazmayı tercih ediyorlar tarihlerini.
*
Yunanistan’da durum bu olsa da konuya devlet ile toplumun bakışı çok farklı. ‘Komşu’da muhakkak ki Türkiye karşıtı (hatta düşmanı) bir kesim var ancak bu durum Yunan halkının büyük çoğunluğu için geçerli değil. Hatta tam aksi. Dili ve dini dışında neredeyse bir elmanın iki yarısı olan toplumlarız Yunanlılarla biz. Hele Ege Bölgesi… Ne onlar bize yabancı ne biz onlara. İki tarafta da düşmanlığı ya da karşıtlığı körüklemek isteyenlerin işi zor bence. İyi komşuluk ve dostluğu tercih edenler olarak bizler çoğunluktayız çünkü. Ege’nin iki kıyısında da… Önemli not: Bu yazı tesadüfen bugüne denk geldi. Büyük Zafer’in 102’nci yılı bugün. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!