Dün 30 Ağustos’tu…
Zafer Bayramı. Büyük Taarruz’un 97’nci yıldönümü…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en özel ‘gurur günleri’nden biri 30 Ağustos…
19 Mayıs gibi, 23 Nisan gibi, 29 Ekim gibi.
Milli mücadelenin başlangıcı 19 Mayıs 1919…
Büyük bedeller ödenerek, kanla, canla kazanılan büyük zafer 30 Ağustos 1922… TBMM’nin kuruluşu 23 Nisan 1920…
Cumhuriyetin ilanı 29 Ekim 1923…
Bu ‘hayati’ tarihlerin, hepimizin bildiği, bizi biz yapan ortak yönleri, özellikleri var.
Türk milletinin onurlu bağımsızlık mücadelesinin sembolleri bu tarihler.
Ulus olma bilincinin… Var olma mücadelesinin…
İşgale, manda yönetimlerine, ulusal onuru zedeleyen her türlü duruma başkaldırının… Muasır medeniyet yani çağdaşlık hedefine inanmanın…
İman gücünün, inancın, şehitlik ve gazilik kavramlarının…
Birer tarih değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni var eden sarsılmaz temel taşları bunlar.
Bu millet, bu devlet var oldukça, her sene daha da kıymetlenecek özel günlerimiz bunlar.
“Korkma” diye başlayan İstiklal Marşı’nın; bu toprakların “Altında binlerce kefensiz yatan” tarafından yazıldığı günlerin en unutulmazları.
19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim, elbette bu milletin hep birlikte yazdığı tarihler. Ortak özelliklerini yazdım yukarıda.
Bir ortak yönü daha var milli mücadelenin…
Lideri. Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu tarihin Mustafa Kemalsiz yazılamayacağını, yazılsa bile ortaya çıkan eserin böyle emsalsiz olmayacağını hepimiz biliyoruz.
Hâl böyleyken… Atatürk’ün bu millet için ne ifade ettiği apaçık ortadayken… 30 Ağustos tarihli büyük zaferin altında, dünyanın kabul ettiği şekliyle bir ‘dahi komutan’ sıfatıyla Mustafa Kemal’in imzası varken…
Dün, güzel bir tesadüf olarak Cuma gününe denk gelen 30 Ağustos 2019 tarihli ‘Cuma hutbesi’nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi geçmiyordu.
Bütünü itibariyle gayet güzel ve etkili bir metin olmasına rağmen, tek bir kez bile Atatürk adının anılmaması büyük bir eksiklik. “Vatan Bize Emanettir” başlıklı hutbede, o vatanı bize kimin emanet ettiğinden de bahsedilse daha iyi olmaz mıydı?
Diğer şehit ve gazilerle birlikte, onlara önderlik eden Atatürk’ün ruhuna da ayrı bir dua istense daha güzel olmaz mıydı? Bu arada unutmadan…
3 Mart 1924 tarihinde hilafeti kaldırıp Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran da, bildiğiniz gibi Mustafa Kemal Atatürk’tü.