İnsanı en çok ‘gerginlik’ yoruyor.
Görüş ayrılığı değil, tartışma değil; gerginlik. Ya da ben öyleyim, bilmiyorum. Karşısındakine bağıran birini gördüğümde, oradan koşarak uzaklaşmak istiyorum.
En yorucu olan da, siyasilerin gerginliği. Onların yarattığı gergin gündem toplum açısından gerçekten çok yorucu.
Neyi paylaşamadıklarını anlayamayacak noktaya geliyoruz bazen. İktidar dediğiniz; ülkeyi, devleti yönetme sorumluluğuna sahip olanlar.
Muhalefet de; iktidara yani ülkeyi, devleti yönetme sorumluluğuna talip olanlar. Mevzu bundan ibaret. Esas olan ülkenin, milletin menfaatleri ve mutluluğu. Yönetilenler için ‘hayati’ yani konu. Yönetenler ya da yönetmeye talip olanlar için değil. Siyaset bir hayat memat meselesi değil.
Ya da en azından olmamalı. Politika yapmak elbette bir kararlılık, güç, mücadele ister. Muhakkak ki, kendi içinde bir sertliği vardır.
Ama ortada sanki bir ölüm kalım savaşı varmış gibi siyaset yapmak nedir anlamıyorum.
Yapanlar için değil belli ki ama izleyenler için çok yorucu, çok yıpratıcı bir durum bu.
En çok da gençleri ve çocukları olumsuz etkiliyor ‘gladyatör siyasetçi’ler. İdeolojisi, partisi fark etmiyor; ötekileştiren, ayrıştıran, hakaret eden büyüklerini gören gençler ve çocuklar da bir süre sonra öyle davranmaya başlıyor.
Siyasetçiler toplumun rol modelleri. Onların davranış biçimleri sokağa, tribüne doğrudan yansıyor.
Dolaylı olarak da evlere, aile yaşamına. Sokaktaki, tribündeki, evdeki tahammülsüzlük, hoyratlık ve gerginlikte en başta siyasetçilerin payı var inanın.
Politikacılar, akademisyenler ve biz gazeteciler televizyon ekranlarında, tartışma programlarına katılıyoruz ya…
Çevremden ve toplumun birçok kesiminden edindiğim izlenim şu ki; agresif konuklar eskisi gibi ilgi çekmiyor artık. Toplumun büyük kısmı yoruldu, bıktı çünkü sürekli bağırıp çağıran insanlardan. Bağırmadan, hakaret etmeden de tartışılabilir. Bizler, ekran başındakilere bu gerçeği sunabilmeliyiz.
Enerjik, heyecanlı konuşmak ayrı; bağırmak, aşağılamak, hakaret etmek apayrı şeyler. Belki bir zamanlar öyle algılanıyordu ama daha çok bağıranın haklı olmadığını artık herkes biliyor.
Başta da dedim ya, ‘gerginlik’ çok yorucu.
Ve bu durum tarafların tümü için geçerli. Bugünlerde sakinlik, efendilik, ağızdan çıkanı kulağın duyması daha kıymetli biliyor musunuz?
Gerektiğinde yumruğu masaya vurmak ama bunu vakur bir üslupla, sakin güç kararlılığıyla yapmak… İnsanlar artık ‘üslup farkı’ denilen kavramı görüyor ve önemsiyor.
Kadın-erkek ilişkilerinde de, hayvanseverlikte de, siyasette de, akademide de, medyada da…