Siyaset, ekonomi, diplomasi, güvenlik, pandemi... Gündemi boğucu hâle çeviren başlıklardan uzaklaşmayı deneyip kendimize ayna tuttuğumuz bir gün olsun bugün. Özeleştiri yapmamıza vesile olacak sorular sorduğumuz bir gün…
Misal, hiç düşündünüz mü... Biri bize sağlık sorunlarından bahsettiğinde, “Geçmiş olsun” dedikten hemen sonra, neden kendi sağlık problemlerimizden bahsetmeye başlıyoruz?
Ya da bir düşünün... Başkalarında kıyasıya eleştirdiğimiz, rahatsız olduğumuz bazı davranışlar vardır ya hani… İşte o tür davranışları, hatta aynılarını yapma hakkını kendimizde nasıl bu kadar kolay bulabiliyoruz?
Veya hadi şöyle bakalım... Herhangi bir konuda, bugün birkaç yıl öncekinden farklı, hatta o günküne taban tabana zıt düşünüyor olabilirsiniz. Bunu kendimize hak görürken, kendiniz için değişim, daha ötesi ‘gelişim’ olarak değerlendirirken; geçmişten farklı düşünen, farklı konuşan bir başkasını ‘döneklik’ ile suçlamak nasıl bir çifte standarttır?
Eğer çocuk sahibiyseniz örneğin, hiç şöyle düşündünüz mü... Kendi çocuğunuzun her türlü şımarıklık ya da yaramazlığına “Canım, çocuk işte” diyerek anlayış gösterirken, benzer tavırlarına şahit olduğunuz başka çocukların ebeveynlerini sorgulamak, yargılamak ne kadar adil bir tutumdur?
Bir futbolseverseniz mesela, şuna ne dersiniz… Rakibiniz haksız bir penaltıyla maç kaybettiğinde sesinizi çıkarmıyor, hatta içten içe seviniyorsanız; taraftarı olduğunuz takım bir maçı aleyhine çalınan hatalı bir penaltı düdüğü neticesinde kaybettiğinde isyan etme hakkınız var mıdır?
Peki ya şu... Yanlış bir şey yaptığınızda, birileri o yanlışınızı gösterip sizi uyardığında; “Haklısın, özür dilerim” demek yerine “İyi ama sen de...” ya da “Tamam da, bak başkaları da...” diye başlayan savunma cümleleri kurmak sizi kurtarır mı?
Özetle... Başkalarında eleştirdiklerinizi kendinize ya da sevdiklerinize, yakınlarınıza hak görüyorsanız. Başkalarında ‘eksiklik’, ‘kusur’ olarak gördüklerinizi, kendiniz ya da sevdikleriniz, yakınlarınız için ‘normal’ kabul ediyorsanız.
Size yönelik olduğunda tepki gösterdiğiniz tavır ve davranışlarda kendiniz pervasızca bulunuyorsanız ya da bunları, sevdikleriniz veya yakınlarınız başkalarına karşı sergilediğinde sessiz kalıyorsanız. Ve nihayet; buraya kadar okuduklarınıza “Ya evet, gerçekten de öyle” diyor ama bunu da sadece kendi tarafınızdan değerlendiriyorsanız daha çok işimiz var demektir.
Tablo çok net değil mi? Egoizm, kronik empati yoksunluğu ve hastalık seviyesindeki çifte standart alışkanlığı… Şimdi muhtemelen diyeceksiniz ki, bunlar çağımızda bütün insanlık için geçerli. Olabilir… Beni, öncelikle ‘biz’ ilgilendiriyor. Herkes kendi kapısının önünü temizlemekle başlasın.