UEFA Şampiyonlar Ligi’nde finali ‘iki İngiliz’ oynayacak. 1 Haziran Cumartesi akşamı, Madrid’de Tottenham ile Liverpool kapışacak kupa için... Malum; Liverpool, İspanya’da 3-0 yenildiği Barcelona’yı, Anfield’da 4-0’la geçip çıktı finale.
O unutulmaz maçın ertesi günü Londra’da, İngiltere Parlamentosu’nda o maç kadar güzel bir diyalog yaşandı. Avam Kamarası’ndaki oturumda, İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, Başbakan Theresa May’e şöyle seslendi: “Liverpool’un dün geceki performansı inanılmazdı. Belki de sayın başbakan, Avrupa’da nasıl başarılı olunacağı konusunda Jurgen Kloop’tan (Liverpool teknik direktörü) bazı ipuçları alabilir.”
Corbyn’ın bu sözleri üzerine salonda kahkahalar yükseldi. Theresa May de gülümsedi... Ardından da kürsüye geldi. Avrupa Birliği’nden ayrılma (Brexit) gündeminde aylardır büyük sıkıntılar yaşayan İngiltere Başbakan’ı şu yanıtı verdi siyasi rakibine:
“Liverpool’un dün gece Barcelona’yı yendiği maça baktığımız zaman görüyoruz ki, her şey bitti zannedilirken ve Avrupalı rakibinizin sizi yendiğini kabul etmeniz gerektiği düşünülürken, hâlâ başarılı olma şansınız vardır. Herkes size karşı birleşmiş olsa bile…”
HASTALIKTA VE SAĞLIKTA
10 Mayıs, yani dün; evlilik yıldönümüydü bizimkilerin. Zeynep Babaanne ile Mustafa Dede’nin 50’nci sene-i devriyesi... Yazıyla, elli. Gümüşünü, altınını bilmem ben. Yarım asır işte. 1969’da tutuşan bir çift el... Ta 1969’da… Biri 22, diğeri 34’ündeymiş o gün. Biri 72’sine, diğeri 84’üne gelinceye kadar neler çektiler, ne mücadeleler verdiler; biz ancak dışarıdan görebildiğimiz kadarını biliyoruz. “Hastalıkta ve sağlıkta” neler yaşadılar, bir tek onlar biliyor. İki evlat, dört torunla vardıkları 50’nci yıldönümlerinde tek sözüm var: Anne.. Baba.. Sizlerle gurur duyuyorum.
'ASIL MAĞDUR BENİM' MÜCADELESİ
Tekrarlanacak İstanbul seçiminde, kampanyaların temelini oluşturacak kavram ilk günden belli oldu: ‘Mağduriyet.’ 23 Haziran’a kadar; Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu ‘mağduriyet’ten dem vuracak, Cumhur İttifakı’nın AK Partili adayı Binali Yıldırım da, “Asıl mağdur benim” diyecek.
Yıldırım, bu defa daha ‘agresif’ bir kampanya yürütecek. ‘Agresif’ten kastım, daha dinamik, 31 Mart kampanyasına oranla daha enerjik, daha yüksek tonda...
Adaylar bir yana... Partiler ve ittifaklar da bütün güçleriyle yüklenecek İstanbul’a. Ve tabii liderler... Bir yanda Erdoğan-Bahçeli, diğer tarafta Kılıçdaroğlu-Akşener...
Yine ilk günden görüldü ki; kampanya, projeler vb başlıklarda değil, temel ve genel siyasi ayrışma üzerinden yürüyecek. HDP’nin tavrı, DSP ve Saadet’in kararı da şüphesiz belirleyici olacak 23 Haziran sandığından çıkacak sonuç üzerinde.
Sandık sadece İstanbul’da kurulacak ama ‘seçim gündemi’ daha şimdiden Türkiye’nin tümüne hakim olmuş vaziyette.
HERKES KENDİ ZAMANINDA YAŞAR
Bir süredir, internette, sosyal medyada dolaşan bir metin var. İzini sürdüm ama kim yazmış bulamadım. Herkes “Alıntıdır” ibaresiyle kullanıyor. Ben de öyle yapacağım. Çünkü nefis... Kim yazdıysa eline sağlık. Buyurun…
“New York, Kaliforniya’dan 3 saat ileride ancak bu Kaliforniya’yı yavaş (geri) yapmaz. Kimi 22 yaşında mezun olur ama sağlam bir iş için 5 sene bekler. Kimi 25 yaşında CEO olup 50 yaşında ölürken, kimi 50 yaşında CEO olur 90’ı görür. Kimi evlenirken kimi bekar kalır. Obama 55 yaşında emekli oldu, Trump 70 yaşında göreve başladı. Bu dünyada herkes ‘kendi zamanına’ göre yaşar. Etraftaki bazı insanlar senden bir adım ileride, bazıları ise senin gerinde gözükebilir ancak herkes kendi yarışında, kendi zamanında. Onlara kıskançlık da besleme, taklit de etme. Onlar kendi zamanında, sen kendi zamanında yaşayacaksın. Hayat harekete geçmek için doğru zamanı beklemektir. Yani sakin ol. Geç kalmadın. Erken de değil.”
★ Doğal olarak, insan hayatına dair okuyoruz bu metni. Tabii ki öncelikle öyle. Ama ülkelerin yaşamı için de geçerli değil mi yazılanlar? Türkiye’ye de uyarlayamaz mıyız mesela yukarıdaki metni? Ülkeler de kendi zamanlarına göre yaşıyor olamaz mı, insanlar gibi?