Yarın akşam Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu canlı yayında ‘siyasi düello’ya çıkıyor. Bir haftadır, adaylardan çok programı idare edecek olan gazeteciyi konuşuyoruz. Gündemimiz moderatör.
Aradım İsmail Küçükkaya’yı... Önce başarılar diledim, sonra da olan bitenle ilgili düşüncelerini sordum.
Sosyal medyada hakkında yazılanları takip ettiğini söyledi. Hatta bazıları hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Futboldan bir örnek verdi.
- Cüneyt Çakır gibi yöneteceğim. Ama Türkiye’deki Cüneyt Çakır gibi değil, Avrupa’da düdük çalan Çakır gibi.
Bu ayrım önemli gerçekten.
Bilenler bilir; Avrupa kupaları ya da Dünya Kupası’ndaki performansıyla, Türkiye’deki yönetim başarısı arasında genellikle büyük fark vardır Çakır’ın.
O yüzden, Küçükkaya’nın “Cüneyt Çakır ama dışarıdaki Cüneyt Çakır” vurgusu isabetli.
Fakat unutmamak lâzım... Hakem Çakır’ın yurt içi-yurt dışı performans farkında Türkiye’deki baskı ortamının da etkisi var.
Avrupa’da ya da Dünya Kupası’nda, ne tribündeki seyirci bizdeki gibi, ne sahadaki oyuncu... Ne de yöneticiler, başkanlar ve medyada görev yapan yorumcular.
Bırakmıyorlar ki insanlar işini yapsın. Hakemi de, moderatörü de...
Bırakın ve önce dediğini yapmasına ortam sağlayın. “Topun sahada daha çok kalmasını sağlayıp hakem olarak maça mümkün olduğunca az müdahale edeceğim” diyor çünkü.
Buna izin verip yapıp yapamayacağını görelim. Dediğini yapamazsa o zaman tartışır, o zaman eleştiririz. Maç öncesi baskı altına almadan...
Kaldı ki asıl mevzumuz ‘moderatör’ mü olmalı gerçekten? Beş sene boyunca İstanbul’u ‘moderatör’ mü yönetecek?
PAPAZ OLMADAN ÇEK YAPALIM!
Geçen gün, direksiyon başında radyo dinliyorum...
Sabah...
Konu S-400 krizi...
Programı sunan meslektaşımız emekli bir diplomatla telefon bağlantısı yapıyor. Sorusuna şöyle başlıyor: “Şimdi biz S-400’leri aldığımızda Amerika’yla papaz olacağız...”
Papaz olmak !
Ulusal bir radyoda... Haber programında... Devamını dinleyemedim programın. Kanal değiştirdim... Yine haber...
Spiker, alandaki muhabire bağlandı. Bir arama-kurtarma faaliyetinin detaylarını aktarıyor muhabir. Ve şu cümleyi duyuyorum: “Burada jandarma ekipleri dronla çek yapıyor.”
Yani jandarma ekipleri, bölgeyi havadan ‘drone’larla tarayıp kontrol ediyormuş. Ama bizim muhabir arkadaş, “check (*) yapıyor” demeyi tercih ediyor.
O kanalı da değiştiriyorum hemen.
Etrafımı ‘check edip’, trafikte kimseyle ‘papaz olmamaya’ gayret ederek yoluma devam ediyorum. (*) İngilizce’de kontrol.