Muharrem İnce 4 Eylül’de Sivas’tan başlatacağı yürüyüşe, ‘Bin Günde Memleket Hareketi’ adını verdi. İnce’nin, detaylarını POSTA’nın haber sayfalarında bulacağınız açıklamalarından iki başlığın altını çizeceğim.
Külliye’ye giden CHP’li mevzuu
Geçen yıl Kasım ayının sonlarına doğru gündeme gelen o konuya değindi İnce. Şöyle dedi:
Bir CHP’li saraya gitmiş. ‘Yapmayın, etmeyin’ diyorum. Genel Başkan’ı arıyorum, ‘Gelin, bir araya gelelim’ diyorum; yok… Sıkı durun şimdi. Ben (o haberi yapan) iki gazeteciye de dava açtım. Genel Merkez açamadı. Acaba genel başkan yardımcılarından birisi mi gitti saraya? İnsanın aklına bu geliyor. Hem saraya gidip hem iftira mı atıyorlar? Dava açamıyorlar çünkü gazeteciden korkuyorlar, doğruyu söyleyecek diye.
Muharrem İnce “Külliye’ye giden CHP’li” haberiyle ilgili işte bunları söyledi dün. Konunun akıbeti ne olur bilemiyorum ama Ankara’da konuşulanlara bakılırsa öyle biri yok. Öyle bir olay da olmadı. Yani başkent kulislerinde, o haberin asparagas olduğu konuşuluyor.
Yandaş medya mesajı
Muharrem İnce’nin konuşmasında dikkat çeken ikinci kısımsa şuydu:
Yandaş medyaya gelince… Bana olan yakınlığınız gerçekten gözlerimi yaşartıyor. Ne kadar çok beni seviyormuşsunuz da ben 20 senede anlayamamışım. Ama bir gün, Memleket Hareketi gerçekleri haykırmaya başladığında, ekranlarınızı ve sayfalarınızı bana kapatacağınızı biliyorum.
İstanbul Sözleşmesi'ne Ankara'dan destek
İstanbul Sözleşmesi hakkında yaratılan tartışma ortamına, merkezi Ankara’da bulunan Çocuk Hakları Derneği de kendi faaliyet alanı bağlamında katıldı. Yoruma gerek yok çünkü aşağıdaki metin gayet açık ve net. Dernek Genel Başkanı Mine Gedik imzasıyla gelen açıklamayı aynen aktarıyorum.
“Bilindiği gibi, İstanbul Sözleşmesi ülkemizin gündeminde önemli bir yer işgal etmiş ve etmeye devam etmektedir. Derneğimiz olması gerektiği gibi siyaset üstü bir dernektir. Gündemi ilgilendiren siyasi meselelerde tutumumuzu çocuk haklarına olan yararı ve zararı bazında belirleriz. Çocuk Hakları Derneği olarak, sözleşmenin feshedilmemesi taraftarıyız.
Bunun temelde iki nedeni vardır: Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme gereğince, çocuğun yüksek yararı ilkesinin İstanbul Sözleşmesi’nde gözetildiğine inanmaktayız. Sözleşme 18 yaşından küçük kız çocuklarını da kapsamaktadır. Berdel, evliliğe zorlanma, cinsel taciz gibi konuların ülkemizde üzücü sayılarda olması sebebiyle, sözleşmenin yürürlükte kalmasını faydalı görüyoruz.
İkinci olarak, sözleşmede çocuklara eğitim hakkı tanınmakta ve uygulanması için uluslararası işbirliği de öngörülmektedir. Eğitim çocukların temel bir hakkıdır. Sözleşmenin bu hakkı kapsaması çocuğun yüksek yararı ilkesiyle örtüşmektedir.
Çocuk Hakları Derneği’nin sözleşmenin feshiyle ilgili en büyük kaygısı, sözleşmeyle ilgili yapılan tartışmaların yüzeysel olması ve yerine getirilecek olan kanun düzenlemesiyle ilgili net ve somut verilerin bulunmamasıdır. Bizi en çok endişelendiren husus budur. Bu bağlamda, yetkililerden talebimiz İstanbul Sözleşmesinin, kapsamına giren çocukların ve kadınların mağduriyetlerini bitirmek için feshedilmemesidir.