“Suriye’nin kuzeyindeki Bab’ın şehir merkezinde DEAŞ terör örgütünün bir bomba imalathanesi bulunduğu bilgisi üzerine, jandarma istihbarat birimleri ve MİT, jandarma patlayıcı madde uzmanlarının nezaretinde yerel güvenlik güçleriyle operasyon düzenledi.
Operasyonda, Suriye’de ve Türkiye’de birçok bombalı eylem yapmayı planlayan DEAŞ’lı teröristler, yurtiçine giremeden ve eylem yapma fırsatı bulamadan bomba düzenekleriyle yakalandı. Bomba imalathanesinde (…) 80 el yapımı patlayıcı (EYP) düzeneği ve (…) yaklaşık bir ton patlayıcı ele geçirildi.”
Bu haber 10 gün önce Anadolu Ajansı’ndan geçti. 3 Ağustos 2019, saat 15.05’te…
İki gün sonra, Fatih Çekirge’nin Hürriyet’teki (5 Ağustos tarihli) köşe yazısı “Çok gizli bir operasyon ve işte o kahramanlar” başlığını taşıyordu.
Çekirge, bu sınır ötesi operasyonun gündemde hak ettiği yeri bulmadığından dem vurup hem operasyonu yapan isimlerini bilmediğimiz kahramanların haklarını teslim ediyor hem de şu çarpıcı noktanın altını çiziyordu: “Bu teröristler yakalanmasa, bir ton patlayıcı ve düzenekleri ele geçirilmese kim bilir hangi sabah, hangi kanlı saldırıyla uyanacaktık. Ve Türkiye nasıl büyük bir yasa boğulacaktı…”
İnsan çabuk unutuyor… Diyarbakır’ı, Reyhanlı’yı, Ankara Merasim Sokak’ı, Güvenpark’ı, Ankara Garı’nı, yılbaşı gecesi Reina’yı…
Hepsini unuttuk gitti. O terör saldırılarında aile üyelerini, yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler dışında hemen hepimiz unuttuk gittik o kanlı, o acı hatıraları. Emniyet, Jandarma, MİT; hem yurtiçi hem de sınırın diğer taraflarında çok başarılı işler yapıyor. Kimi gün aranan teröristler yakalanıp getiriliyor, kimi gün İHA’lar ve SİHA’larla nokta operasyonlar yapılıp teröristler öldürülüyor. Keza TSK…
Pençe Harekatı son örnek… Bir tarafta DEAŞ, diğer yanda PKK/YPG… Ve tabii FETÖ… Kolay değil ama demek ki isteyince, gerektiği gibi çalışınca oluyormuş. Üstelik Türkiye bu zorlu mücadeleyi, ‘müttefik’lerine rağmen yürütüyor.
Türkiye ABD ile müttefik. Rusya’yla ilişkileri de aynı seviyede. ABD’nin Suriye cephesinde Türkiye’nin değil elini rahatlatmak, önüne çıkardığı engeller malum.
Amerika’nın PKK/YPG’yi yıllardır nasıl besleyip büyüttüğü, bugünlere nasıl getirdiği sır değil. Rusya’nın tavrı da ABD’den çok farklı değil. Bir yandan Ankara’yla mükemmel ilişki düzlemi, diğer yandan Şam rejimine yol verme stratejisi… Suriye rejim güçlerinin garantör Rusya’nın kanatları altında, bölgedeki TSK varlığına yönelik saldırgan tavrı ortada.
Türkiye, Suriye topraklarındaki ‘güvenli bölge’yi işte böyle bir ortam ve denklemde kurmak, kurdurmak için çaba sarf ediyor. ABD ve Rusya’nın söylem-eylem tutarsızlığı aynen devam ederse, Türkiye çok yakında söylediğini yapmak zorunda kalacak. Yani Fırat’ın doğusuna operasyon ve kendi güvenli bölgesini kendi başına kurmak.