Mesele nerede başlıyor biliyor musunuz? İlkokul birinci sınıftaki erkek çocuk, sınıfındaki ya da mahallesindeki kız arkadaşına “Sen çekil, kızlar futbol oynamaz” dediğinde başlıyor her şey. “Kızlar şunu yapamaz, bunu beceremez” türünden cümleleri kuran erkek çocuklar evde ebeveynleri, okulda da öğretmenleri tarafından uyarılmadığı sürece de devam edip soruna dönüşüyor mevzu. O çocuk büyüdükçe sorun da büyüyor.
DURUM VAHİM
‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ydü dün. Neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğü... Ve katilin hep erkek olduğu… Erkek katillerin kadınları; sokak ortasında kılıçla öldürdüğü, metroda bıçakla kovaladığı, tüfekle ateş ettiği… Her gün birçok kadının, erkeklerin tacizine, tecavüzüne, saldırısına maruz kaldığı…
Kadınların erkek şiddeti altında yaşadığı bir ülke Türkiye. Üstelik buna rağmen İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiş bir ülke… Lütfen kimse bana dünyadan benzer örnekler vermeye kalkmasın. Verecekse de üçüncü dünyadan değil, mesela İskandinav ülkelerinden örnek versin. O seviyeyi konuşalım, beterin beterini değil.
SIRF SLOGANLA OLMUYOR
Kadınların maruz kaldığı erkek şiddeti; öyle üç kuru sloganla hallolacak bir mevzu değil. Senede birkaç özel günde edilen beylik lâflarla (ki burada söze bile ‘bey’lik diyoruz) çözülecek bir sorun da değil bu. Kadına yönelik şiddetle mücadele için önce farkındalık gerekiyor.
Mevcut erkek egemen dilin değişmesi gerekiyor. Temelden bir anlayış değişikliği gerekiyor. Hatta anlayıştan da öte, bir zihniyet dönüşümü şart; bir şeylerin değişmesi, düzelmesi için. Kadınların hedef olduğu bu eril şiddet ortamı bir bütünün sonucu çünkü.
EVDEKİ EĞİTİM ESAS
Meselenin kökünde çocuğun büyüdüğü ev var. O evdeki temel eğitim. Anne-babaların çocuklarına, bebeklikten itibaren vermesi gereken eğitim. Özellikle de erkek çocuklarına… Çocuklarda, daha okul öncesi eğitim çağında bu konuda farkındalık yaratmak gerekiyor.
‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramıyla tanış(tırıl)mayan çocuk, okula gittiğinde ya da sokağa çıktığında kız arkadaşına “Sen futbol oynayamazsın, beceremezsin” diyen o çocuk işte. Anne-babasının ve öğretmenlerinin müdahale edip ‘kadın – erkek eşitliği’ni anlatması gereken çocuk o. Hatta belki de pozitif ayrımcılığın öğretilmesi gereken çocuk.
KADINLARA KULAK VERİLMELİ
Erkeklerin oturup kendi aralarında konuşarak çözüm bulabilecekleri bir mesele değil bu. Kadınların, adeta onlara lütufta bulunurmuşçasına dahil edileceği bir mesele değil. Bu meselenin üstesinden ancak doğrudan kadınlara kulak verilerek gelinebilir. Kadın örgütleri, konuyla ilgili çalışan kadın sivil toplum kuruluşları (STK) belirlemeli gündemi.
Onlar yönlendirmeli süreçleri. Devleti yönetenlere düşen, mevzuatı kadınların tespit ve talepleri doğrultusunda belirlemek olmalı. O mevzuatın uygulayıcıları da yine aynı anlayışla hareket etmeli. Kendilerini erkek şiddetinden neyin koruyacağını en iyi kadınlar biliyor çünkü.